27 Kasım 2018 Salı – Yeni Akit
Batı merkezli olarak hemen her ülkeye sirayet eden feminizm, kadınları fıtrat dışına çıkararak tüketiyor, aileleri tek tek dinamitliyor. Kadını metalaştıran ve erkek karşısında güç yarışına sokan kapitalizm ise toplum düzenini bozuyor, insan psikolojisi üzerinde kapanmaz yaralar açıyor. Kadını aile ve toplum düzenine karşı silah olarak kullanan şer şebekelerine karşı örnek mücadeleyi ise yine kadınlar veriyor. Örnek kadınlar arasında öncü bir komuma sahip olan Davranış Bilimleri Uzmanı ve Yazar Sema Maraşlı, gazetemiz Akit’e yaptığı değerlendirmelerde kadının toplum nezdindeki müstesna yerine vurgu yaparken “güç” odaklı olarak feminizm ve kapitalizm tehlikesine dikkat çekti. Büyük yankı uyandıran “Güçlü Kadınlar Neden Mutlu Değil?” isimli yeni kitabı üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşide Sema Maraşlı, hem kadınlar hem de erkekler için ufuk açıcı saptamalarda bulundu.
HEDEF ‘SALİHA KADIN’ OLABİLMEK
Davranış bilimleri ve çocuk-aile konularında uzmansınız. ‘Güçlü Kadınlar Mutlu Değildir’ isimli eserinizde vermek istediğiniz mesajı biraz açar mısınız?
Modern dünya kadının önüne güçlü olma hedefi koydu. Kadınlar güçlü olmak için koşturup duruyorlar. Allah ve Rasulü kadından güçlü kadın olmasını değil “saliha kadın” olmasını istiyor. Mümin kadının hedefi Allah ve Resulü’nün övdüğü “saliha kadın” olabilmek icin gayret etmek olmalı.
KADININ GÜCÜ ANNELİĞİNDEDİR
Güç konusunda kadın ile erkek arasındaki fark nedir?
Kadın zaten güçlü bir varlık ama kadının gücü erkeğin gücünden daha farklı, daha gizli, daha gizemli bir güç. Kadının gücü zayıflığındadır. Kadının gücü yumuşaklığında, merhametinde, şefkatinde, anneliğinde kısaca kadın olmasındadır. Toplumu doğurup büyütmekten daha büyük bir güç olabilir mi?
GÜÇLENDİKÇE MUTSUZLUK GELİYOR
Buradaki sorun kadınların maddi güç elde etmesinde mi yoksa farklı bir ayrıntı mı var?
Problem kadınların maddi gücü elde etmesinde değil, güçlü kadın algısında. Erkekle mücadele et yoksa ezilirsin gibi baskılar kadını erkekle yarışa itiyor. Ezilme korkusu, baskın olma hatta üstün olma arzusuna dönüşüyor. Erkek sesini yükseltse kadın “eziliyorum” zannediyor fakat kendi çok rahat kocasına bağırabiliyor. Kadınlar güçlendikçe mutsuzlaşıyorlar, yalnızlaşıyorlar ve öfkeli hale geliyorlar.
KADIN BOZULURSA TOPLUM BOZULUR
Cinsiyetime Dokunma, Ev Güvenlidir, Güçlü Kadın Projesi, Güçlü Kadının Yanılgıları gibi 21 bölümden oluşan kitabınızda kadınlara vermek istediğiniz ana mesaj nedir?
Kitapta sadece kadınlara değil hem kadınlara hem erkeklere “cinsiyetimize sahip çıkalım” mesajı var. Kadın hakları adı altında kadınları erkeklere karşı kışkırtan feministler kadınları cinsiyet ozelliklerinden soğuttular. Kadınlar gittikçe kendi cinsiyet özelliklerinden ve rollerinden uzaklaştırılıyor. Kadın bozulduğunda toplum bozulur.
İş hayatının kadınları tükettiği gerçeğine vurgu yapıyorsunuz. Aile kurumu bu tükenmişlikten nasıl etkileniyor?
Kadın erkeğe göre daha naif yaratılmış olduğu için, iş hayatı da genel olarak yorucu olduğundan ve bir rekabet ortamı içerdiğinden kadınları tüketiyor. Tam gün mesai ile dışarıda çalışan bir kadın evine geldiğinde eşine ve çocuklarına güler yüz gösterecek enerjisi kalmıyor. Yaptığı işleri zoraki yapıyor bu da onu õfkeli hale getiriyor. Kocasından ev işleri konusunda eşit paylaşım bekliyor fakat kendi annesi tarafından iş yapmaya alıştırılmamış bir erkek karısının beklediği kadar ev işi yapamıyor.
İş hayatı anne-çocuk ilişkisine nasıl yansıyor?
İş hayatı içerisindeki kadınlar genel olarak yetersizlik ve değersizlik hissi yaşıyorlar. Hiçbir şeye tam olarak yetişememe; anneliği, eş rolü, evlat rolü, ev hanımlığı, her şey yarım kalıyor hissi yaşiyorlar. Çalışan anneler çocuklarını bırakmanın vicdan azabını hep içlerinde yaşıyorlar. Çocuklarının en güzel zamanlarını göremiyorlar, çocuklarının gözlerinde gördükleri kırgınlık onları mutsuz ediyor.
KISA SÜRELİ MUTLULUKLAR UZUN VADEDE TÜKETİYOR
Son yıllarda kadınların işgücüne katılım oranının arttığından övgüyle bahsediliyor. Kitabınızda yer alan bir başlıkla soracak olursak ‘Kadın mı güçlendi nefsi mi?’
Güçlü kadın vurgusu, kadının nefsine hoş geliyor. Zira maddi güç dünyadır ve nefis dünyayı sever. Kadın güçlendikçe dünyevileşmesi artıyor. Güçlülük hissi nefsi kabartıyor ve kadında iktidar arzusunu körüklüyor bu da ailede çatışmaya sebep oluyor. Kadın dünyanın peşinde koştukça aile saadetini, dünyanın mutluluğunu da kaçırıyor. Dünyevi şeyler; alışveriş, gezmek, dolaşmak, nefse kısa süreli mutluluklar yaşatsa da uzun vadede kişiyi tüketiyor.
KADIN İSTİHDAMIN DEĞİL TOPLUMUN MİMARIDIR
Peki kadınların güçlenmesi problem unsuru mudur?
Hayır, problem kadının güç sahibi olması değil, dış güçlerin etkisiyle sahip olduğu güçleri yanlış kullanması ya da gücü elde etmek için özünden uzaklaşmasındadır. Dünyaya para kazanmak için gelmedik. Kadınların olması gereken pek çok alan var, Allah rızası için hizmet bekleyen kadın ailesini ihmal etmeden eğitim ve hizmet alanlarında olmalı. Kadın istihdamın bir parçası değil toplumun mimarıdır. Bu gücünün farkında olması ve ona göre donanımlı olması kadının yaratılışına en uygun olandır. Allah ve Rasulü’nün gösterdiği yol en doğru yoldur. Huzur İslâm’dadır.
EV HANIMLIĞI AŞAĞILANIYOR
Bir firmada 100 kişiye yemek/çay yapıp ikram eden kadın mı daha özgürdür yoksa evde eşine yemek/çay yapıp ikram eden kadın mı?
Evde eşine çay veren kadın köle gibi, işyerinde çay dağıtan kadın õzgürmüş gibi çizilen bir tablo var. Bu mesajlar pek çok kadını olumsuz etkiliyor. Oysa kadın fıtratı ev işlerine uyumludur. Fakat hem eğitim hayatı ile erkekle yarışan kadın, ev işlerinden uzak büyüğü hem de dış dayatmalar kadına ev işi yapma mesajı verdiğinden evde eşinin en küçük isteğini bile emir görüp yapmayan kadın, iş yerinde patronun isteklerini yapıyor. Kadınları çalışma hayatına özendirirken ev işleri ve ev hanımlığı aşağılanıyor, ev işleri hizmetçilikmiş gibi bir algı oluşturuluyor.
KAPİTALİZM AİLE İSTEMEZ
Kapitalist sermaye grupları neden ev hanımlarına iş hayatını özendirme gayretindedir?
Kapital sermaye kadınları iş hayatında istiyor çünkü çalışan kadın daha çok harcıyor, her gün evden çıkan bir kadının daha çok giysi daha çok ayakkabı ihtiyacı oluyor. Bu ihtiyaçlar pek çok konuda artıyor.
“Mutsuz kadın” profiliyle de doğru orantılıdır bu durum değil mi?
Evet. Kapitalist sistem kadının mutlu olmasını istemez. Çünkü mutsuz kadın daha çok harcar, mutsuzluğunu satın aldıkları ile gidermeye çalışır. Kapitalist sistem aile istemez. Yalnızlık demek, boşanmak demek daha fazla harcama demektir. Açılan her ev daha fazla masraf ve kapitalist sisteme daha fazla hizmet etmek demektir. Kapitalist sistem bu yüzden boşanmaya teşvik edecek bütün yolları kullanır sonra da bunu kadınlara iyilik maskesi ile sunar.
FITRARIN SESİ DİNLENMELİ
Peki hanımlar mutluluğu nerede aramalı?
Kadını gerçekten mutlu edecek olan şey sevmek ve sevilmektir. Sevgi satın alınabilecek bir şey değildir. Çalışma hayatı içinde kadının evliliği geç kalıyor, anneliği geç kalıyor ya da geç kaldığı için anne olamıyor. Kadın mutsuz oldukça harcıyor, harcadıkça kapitalist sistemin cebi doluyor. Kadının önceliği ev ve aile hayatı olmalı ki kadın mutlu olsun. Kadın fıtratının sesini dinlemeli.
FITRATA UYGUN İŞ SEÇİLMELİ
Medyada ‘çalışan kadın’ objesi olarak genelde masabaşı veya yönetici katında yer alan kadınlar gösterilir. Peki gerçek hayatta durum böyle midir?
Kadınlar sadece masabaşı işinde değil her alanda çalışıyorlar. Bütün gün ayakta çalışan kadınlar da var. Ayrıca masabaşı işi de kadını çok tüketen bir iş. Kadınlar çalışma hayatında fıtratlarına uygun işleri tercih etmeliler. Õğretmenlik gibi, sağlık ve iletişim alanı gibi. Ayrıca iş hayatındaki kadınların çalışma ortamlarına da huzurlu çalışması için düzenleme getirilmeli.
https://www.yeniakit.com.tr/haber/kadin-istihdamin-degil-toplumun-mimaridir-552633.html