ŞEYTANIN PEŞİNDEN KOŞAN BİR SAPKINLIK HAREKETİ OLARAK EŞCİNSELLİK – 3
Prof. Dr. Burhanettin Can
Eşcinsellik Toplumların Helakine Neden Olan Büyük Bir Günahtır.
Giriş
Homoseksüellik sorununa ilişkin yazı serisini, üç boyutlu bir uzayda ele alıp incelemekteyiz. Meselenin birinci boyutu, ilahı yasaya göre kâinatta olan her şeyin eş (zevc, çift) olarak yaratılmasıdır. Zevcler, dışı-erkek, pozitif-negatif olarak vardırlar. Karşıt cinsler arasında çekim kuvveti; aynı cinsler arasında ise itme kuvveti mevcuttur. Bu normal durumdur. Anormal durum, aynı cinsler arasında bir çekim kuvvetinin var olmasıdır. Meselenin İkinci boyutu, eşcinselliğin, aynı cinsler arasında bir çekim, cazibe kuvvetinin var olması nedeniyle anormal bir durum, bir hastalık hali olmasıdır. Normal şartlar altında, genlerle oynanmamışsa, eşcinselliğe ilişkin herhangi bir gen mevcut olmayıp kişi, bu hastalığa, 0-4 yaş aralığında içinde yaşadığı sosyo-kültürel ve sosyo ekonomik çevreden dolayı yakalanmaktadır (1).
Meselenin üçüncü boyutu, eşcinselliğin bir hastalık değil bir yaşam tarzı olarak kabul edilerek meşrulaştırılması ile toplumların helakine neden olan büyük bir günah olmasıdır. Meselenin iki boyutu, bundan önceki iki yazıda ele alınıp incelenmiştir. Burada, meselenin üçüncü boyutu ana hatları ile ele alınıp incelenecektir.
Eşcinsellik ve Eşcinsel Yaşam Tarzı:
İlahi Dinlerde Yasaklanmıştır Eşcinseller, iki ana sınıfa ayırtılmaktadır:
Birinci Grup: Kişi kendisini hasta olarak kabul etmektedir.
İkinci Grup: Kendilerini hasta olarak kabul etmeyip eşcinselliği, bir yaşam tarzı olarak benimseyen ve bunu, insan hakları, birey hak ve özgürlükleri çerçevesinde topluma kabul ettirmeye çalışanlardır.
Tehlikeli olan bu ikinci gruptur. Birinci gruptakilere tedavi olabilmeleri için her türlü yardım yapılırken; ikinci gruptakilere karşı da amansız bir mücadele verilmelidir. İnsan genetiğine, insan fıtratına, aile yapısına ve gelecek nesillere savaş açmış bir düşünce ve yaşam şeklinin, hoş görülebilecek bir tarafı yoktur; insan hakları ile de ilgisi yoktur.
Bu nedenle tüm semavi dinler, eşcinselliğe ve eşcinsel yaşam tarzına savaş açmışlardır. Kur’an’da (7 Araf 80-84; 11 Hud 77-83; 26 Şuara 165-174; 27 Neml 54-58; 29 Ankebut 28-35; 51 Zariyet 33-37; 70 Meariç 29-31) ve Kitab-ı Mukaddes’te (Yar.19/1-29; Yahuda1/7; Leviller 18/22; 20/13; Romalılar 1/26-27; 1.Korintliler 6/9-10) eşcinsel olan Lut kavminin cezalandırılma nedenleri ve cezalandırma şekli, geniş bir şekilde yer almaktadır. Hz. Lut Peygamberin, Eşcinsel Bir Yaşam Tarzına Karşı Mücadelesi Eşcinsellik, sadece 20-21. asırlarda ortaya çıkmış bir olgu değildir. Kur’an, İncil ve Tevrat’a göre eşcinsellik, ilk kez Hz. Lut’un kavminde görülmektedir. Ondan önce hiçbir toplumda, böyle bir davranışa ve yaşam şekline rastlanmamaktadır (7/80; 29/28). Hz. Lut’tan sonraki Peygamberlere gönderilen her üç Kutsal Kitap’ta, bu konu üzerinde özenle durulmaktadır. Hz. Lut, eşcinsel hayat tarzını, ‘ölçüyü aşma-sınırı çiğneme’, ‘çirkin hayâsızlık’, ‘kötülük’, ‘fesad’, ‘fasıklık’, ‘akılsızlık’, ‘cehalet’, ‘iğrençlik’, ‘utanç verici bir tutku’, ‘sapıklık’ ve ‘günahkârlık’ olarak nitelemekte ve de şiddetle karşı çıkmaktadır: “Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz.”. “Siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz.»”. “İçinizde hiç aklı başında olan (reşid) bir adam da yok mu?»”. “Yaptığı şeyi bilmeyen bir kavim.” “Fesat çıkarmakta olan kavim.” “Suçlu-günahkâr bir kavim” (7/81; 26/165, 166; 27/55; 11/78; 27/54-55; 29/28-34; 51/32; Kitab-ı Mukaddes: Levililer.20/13; 18/22; Romalılar.1/26-27). Hz. Lut, kavmini bu hastalıklı sapkın yoldan alıkoymak ve Allah tarafından cezalandırılmalarını engellemek için onları meşru olan yola davet etmiştir. Onlara, kadınlarla nikâhlanarak aile kurmalarını, böylelikle doğal olan, insan fıtratına uygun olan bir yaşama dönmelerini tavsiye etmiştir (11 Hud 78; Kitab-ı Mukaddes-Yaratılış 19/8). Kavminin cevabı ise meşru olanı, doğal olanı ve fıtrata uygun olanı ret etmek olmuştur (11/79). Hz. Lut, kavminin yaşam tarzına ve isteklerine karşı çıkmada çok fazla ısrarcı olunca; kavmi, işi daha da ileri götürüp Hz. Lut’u sürgüne göndermekle tehdit etmiştir (Kur’an:27/56; 26/167; Kitab-ı Mukaddes- Yartılış.19/9). Hz. Lut kendisine yapılan kınama, alay ve tehditlere karşı kınayıcıların kınamalarından, alay edicilerin alaylarından ve tehdit edicilerin tehditlerinden yılmayarak, onlara boyun eğmemiş ve onurlu dik duruşunu öfke ile sürdürmüştür (11/80; 26/168).
Eşcinsel Yaşam Tarzı Helak Olma Nedenidir
Hz. Lut’un halkının yapılan uyarıları ciddiye almaması, şirretliklerini artırması ve Hz. Lut’u tehdit etmesi, zalim ve fasıklıkta aşırı gitmesi nedeniyle üzerlerine ilahi azap hak olmuştur (Kur’an: 11/81; 7/83; 26/170, 27/57; 29/21, 34; 51/31-32; Kitabı Mukaddes: Yaratılış.19/1223). Allah, tarihte ilk kez, çirkin bir hayâsızlığı yaşam tarzı haline getiren ve bütün uyarılara rağmen isteklerinde ısrar eden bu topluluğu, gelecek nesillerin ibret almasına imkân verecek tarzda helak etmiştir: [11.82] Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; [11.83] Rabbinin katında ‘belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış’ olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir. [51.34] «Ki bu taşların her biri, Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için herkese ayrı ayrı işaretlenmiştir.» ( Bak: 26/173; 7/84, 27/58; “Kitabı Mukaddes-Yaratılış.19/10-11; 24-25). Bu olayda ibret alınacak üç önemli nokta vardır. Birincisi, böyle pis, ahlaksız bir davranış toplumsallaşırsa, helak olma nedenidir. Allah, bu tehlikeden gelecek nesillerin korunabilmesi için Sodom Gomora halkını ve bölgesini, “akledebilenler için”, “azabdan korkanlar” için ibret alınacak bir tarzda helak etmiştir (26/174; 29/35; 51/37; Kitab-ı Mukaddes- Yahuda.1/7). İkincisi ise, Hz. Lut peygamberin hanımının, kavminin yaşam tarzına karşı çıkmayıp onlarla işbirliği yapmış olması dolayısıyla cezalandırılmış olmasıdır. Peygamberin hanımı olması, onu kurtarmaya yetmemiştir (27/57; 11/81, 26/171, 29/33, 51/35-36; “ (Kitab-I MukaddesYaratılış.19/26). Üçüncüsü de, helak etme şeklinde kullanılan araçların ileri teknoloji ürünü silah olmasıdır. “Her bir şahsa işaretlenmiş taşlar” tabiri, akıllı silahların varlığına bir işaret olarak değerlendirilmelidir. Sonuç: Ya Eşcinsel Yaşam Tarzına Karşı Savaşacak Ya da Helake Razı Olacağız Zina ve eşcinsellik, insan fıtratına açılmış bir savaştır. Toplumun ifsadı, gelecek nesillerin feda edilmesi, neslin yaşlanması, değişik hastalıkların ortaya çıkması ile sağlıksız bir neslin zuhur etmesi, cinsel tatminin gayrı meşru bir şekilde karşılanmasının sonuçlarıdır. Yaratılış kanunlarına aykırı, insan fıtratına zıt, zararlı ve toplumun geleceğini, neslin devamı yasasını ihlal ederek tehlikeye sokan, AİDS gibi değişik hastalıkların ortaya çıkıp yaygınlaşmasına sebebiyet veren hiçbir düşünce ve yaşam tarzı meşru kabul edilemez. Bütün bunlarda dolayı eşcinselliğe ve zinaya, insan hakkı olarak da bakılamaz. Zinayı ve eşcinselliği bir değer ve yaşam tarzı olarak kabul etmiş olan tüm düşünce sistemleri ve Kültür ve medeniyetler, ömrünü tamamlamış olarak helak olmaları kaçınılmazdır: “(5905)- “Ümmü Seleme (r.a.): “Ey Allah’ın Resulü! Aramızda salihler mevcut iken bizler helak mi olacağız?”
Aleyhissalâtu vesselâm: “Evet, buyurmuşlardır, pislik (zina,vb.) artarsa!” (6, 7). “Kitab-ı Mukaddes-1.Korintliler.6: 9-10 Günahkârların, Tanrı Egemenliği’ni miras almayacağını bilmiyor musunuz? Aldanmayın! Ne fuhuş yapanlar Tanrı’nın Egemenliği’ni miras alacaktır, ne puta tapanlar, ne zina edenler, ne oğlanlar, ne oğlancılar, ne hırsızlar, ne açgözlüler, ne ayyaşlar, ne sövücüler, ne de soyguncular.” Bundan dolayı zinanın en pis, en iğrenç ve en ahlaksız şekli olan eşcinsellik, İslam’da şiddetle lanetlenmiş, “melun” bir eylem ve “melun” bir yaşam tarzı olarak kabul edilmiştir (2). Bu yaşam tarzını benimseyenler, Allah’ın rahmetine nail olamayacaklardır (3). Hz. Peygamber, bu hastalığın tehlikelerinden dolayı ümmeti için endişe etmiş ve gerekli uyarıları yapmıştır (4). Allah’a, Resullerine, Kitaplarına ve de Ahiret gününe iman edenlerin böylesine tehlikeli, ahlaksız bir yaşam tarzını hoş görmesi, mümkün olmadığı gibi nemelazımcı da olmaları mümkün değildir. AB sürecinde kendi kültür medeniyetimizin temel değerlerine taban tabana zıt birçok olgu, yasallaştırılmaktadır. Toplum, bu noktada duyarsız ve de tepkisizdir. Bu, ciddi bir tehlike olup, zalimlerle, kötülüğü icra edenlerle aynı safta bulunmak ve aynı cezayı hak etmek anlamına gelmektedir. Aksini düşünenlerin, “Cumartesi yasağını” çiğneyen “sahil kasabasının” başına gelenleri, Kur’an-ı Kerim’den (Araf süresi 163- 169) okumalarında fayda vardır. Her üç dine gerçek anlamda iman edenler, insanlığın sonunu hazırlayacak böyle bir hastalığa karşı birlikte mücadele etmeleri gerekmektedir. Bu, Kitap ehli ile seküler, modernist-post modernistler arasında bir mücadele olacaktır. Cumhuriyet tarihi boyunca kendi kültür ve medeniyetimizin ön gördüğü değerlere aykırı olan tüm yasalar, ele alınıp yeniden yazılmalıdır. 6284 Sayılı Aileyi koruma kanunu, öncelikle ele alınıp; aileyi, gerek içerden ve gerekse dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruyabilecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. “2011 İstanbul Sözleşmesi” iptal edilmelidir. 6112 Sayılı RTÜK yasası, keyfi yorumlamalara meydan vermeyecek şekilde yeniden yazılmalıdır. Bütün bunların yapılabilmesi için de, dosdoğru bir istikamet tutturmak şarttır: “Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru bir istikamet tuttur. Onların hevalarına uyma.” (42 Şura 15)
Kaynaklar 1- Tarhan, N., İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı, Haber 7, 10.03.2010. 2- Muvatta, Kelam 22, (2, 991). 3- Muvatta, Cihâd 26, (2, 460). 4- Müslim, Edahi 43, (1978); Nesâî, Dahaya 34, (7, 232). 5- Tirmizi Rada 12, (1165)) 6- Tirmizî, Hudud 24, (1457); İbnu Mâce, Hudud 12, (2563).