İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FESHEDİLMESİ MİLLETİN GÖNLÜNE SU SERPMİŞTİR
“Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” kısa adı “İstanbul Sözleşmesi”, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın, 19 Mart 2021 tarih ve 3718 sayılı Kararı ile Türkiye Cumhuriyeti açısından feshedilmesine karar verilmiştir.
Öncelikle; “Kadın, erkek, çocuk” ayrımı yapmadan tüm insanlara; hayvanlara, çevreye / bitkilere karşı şiddete ve şiddetin her çeşidine -Cenneti kadınların / anaların ayakları altına seren bir dinin / kültür ve medeniyetin mensupları olarak- şiddetle karşı olduğumuzu “amasız, fakatsız” bir şekilde ifade etmek istiyoruz.
Kadına karşı şiddeti önlemek amacıyla imzalandığı söylenen, “Feminist felsefenin” ruhuna uygun olarak hazırlanan İstanbul Sözleşmesi, uygulanmaya konulduğu 2014 tarihinden itibaren kadına karşı şiddeti azaltmamış, aksine, aile içi şiddeti çok ciddi bir şekilde artırmış ve aileyi adeta savaş alanına çevirmiştir. Bu durum, istatistik verilerinde çok açık şekilde görülmektedir.
Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararı ile milletimiz rahat bir nefes almıştır.
Bu kararla ailenin, nesillerin ve milletin geleceğini kurtaran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan’a bu kararından ve kararlı tutumundan dolayı Umran Kültür ve medeniyet Hareketi olarak teşekkür ediyor; bu kararın ve milletin lehine olacak tüm iyi ve doğru kararların yanında olacağımızı belirtiyoruz.
Tek başına İstanbul Sözleşmesi, buz dağının sadece görünen kısmı olduğu gerçeğini unutmamak gerekir.
Türkiye, 1986 yılında imzaladığı ve 2002 yılında çıkardığı ek protokolle “tam uyum sağlamayı” taahhüt ettiği “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)”ni uygulamaya koymuştur.
Uygulamalar sonucu CEDAW, başta Anayasa olmak üzere Türk Medenî Kanunu (TMK), Türk Borçlar Kanunu (TBK), Türk Ceza Kanunu (TCK), İcra İflas Kanunu (İİK) vb. metinlerle toplumun kılcal damarlarına kadar sirayet etmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nin iptali gerek şarttır, yeter şart ise CEDAW, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (TCE) ve İstanbul Sözleşmesi referans alınarak hazırlanan 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu ile hazırlanan eylem planları, yönetmelik ve genelgelerin kendi kültür ve medeniyet kodlarımıza göre yeniden yapılandırılmasıdır.
“TCEP (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi)” ile eğitim kurumlarımızda uygulanmak üzere hazırlanmış ETCEP’in de yürürlükten kaldırılması gerekir.
Yapılması gereken diğer önemli bir konu, İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olduğu sürede, uygulamadan dolayı mağdur olanların bu mağduriyetlerinin giderilmesidir.
İmzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinden itibaren İstanbul Sözleşmesi’nin milletimiz ve insanlık için ne kadar tehlikeli bir sözleşme olduğunun farkına varan Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi, SEKAM (Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi) ve Aile Akademisi ile ortaklaşa iki eser (Türkiye’de ve Dünyada Kadına Şiddet- TCE Politikalarının Uygulandığı Ülkelerde KADIN VE AİLE) yayınlayarak konuyu Türkiye’nin gündemine taşımıştır.
İstanbul Sözleşmesi’nin milletin geleceği açısından ne kadar tehlikeli bir Sözleşme olduğu gerçeğini; Prof. Dr. Burhanettin Can, Dr. Öğretim Üyesi Mücahit Gültekin ve Av. Muharrem Balcı’nın yazmış oldukları makalelerle, ülkenin değişik yerlerinde verdikleri konferanslarla, yaptıkları toplantılarla, basın açıklamaları ve düzenlenen imza kampanyaları ile toplumun gündeminde tutmuşlardır. Farklı platformların da bu sürece önemli katkıları olmuştur. Hizmeti geçen herkese Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi olarak teşekkür ediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ile ilgili gelinen nokta, bize, birlik ve dayanışma içinde hareket ettiğimiz zaman olmaz denilenlerin nasıl gerçekleştiğini göstermesi açısından önemlidir.
Bu nedenle başlatılan yasa ve Anayasa çalışmalarının kendi kültür ve medeniyet kodlarımıza göre yapılandırılması için birlik ve beraberlik içerisinde sabırla, kararlılıkla hareket edilmeli, sürece katkıda bulunulmalıdır.
Unutmayalım;
“Kayaları eriten dalgaların şiddeti değil dalgaların sürekliliğidir.” (Hz. Ali)
Bütün çalışmalarımızda hak ve adalet temel kriter olmalıdır.
Henüz vakit varken!
Yarın çok geç olabilir.
UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ