SEVDA DURSUN - Gerçek Hayat Dergisi 9 NİSAN 2018
Hepimizin dünyasına sessizce giren ve çok masum gibi gözüken internet, hem çocukları hem de yetişkinleri tehdit ediyor. Bundan 10 yıl önce internet bağımlılığı adı altında bir hastalığın çıkacağına kimse inanmazdı. Ancak şimdi internet bağımlılığı tıp literatürüne girmek üzere olan bir hastalık ve tedavi için klinik çalışmaları var. Üzücü olan tarafı ise, maalesef şimdilik internet bağımlılığını ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi yok. Siber Âlemin Avatar Çocukları kitabının yazarı Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak’la internet bağımlılığını konuştuk. Arıcak, ailelerin kendi elleriyle çocuklarını internet bağımlısı yaptıklarını söylerken, Milli Eğitim Bakanlığı’na da okullara dijital vatandaşlık dersleri koymasını öneriyor. 6-7 yaşına kadar bilgisayarla tanıştırmayın, 18 yaşına kadar akıllı cep telefonu vermeyin, 15 yaşına kadar sosyal medya hesabı açmayın diyen Arıcak, anne babaları da rol model olmaları için uyarıyor.
İnternet bağımlılığını irdelemeden önce bize bağımlılığı anlatır mısınız?
Bağımlılık bir hastalıktır. Kişinin yoksun kaldığında ciddi anlamda kaygı yaşadığı, fizyolojik anlamda vücudunun bunu istediği ve tabii ki çevresiyle çatışma yaşamaya başladığı, aynı zamanda ciddi anlamda uyumunun bozulduğu, işinin bozulduğu, günlük yaşamı için gereken özeni ve düzeni gösteremediği, rutinlerinin bozulmaya başladığı, ilişkilerinin bozulmaya başladığı bir hastalık durumundan söz ediyoruz.
Madde bağımlılığı ile internet bağımlılığı arasındaki farkı nasıl ortaya koyarsınız?
Kimyasal bağımlılıklar dediğimiz uyuşturucu, sigara, alkol madde bağımlılıklarında beynin sinir hücreleri düzeyinde biyolojik bir şey söz konusu. Beyin mekanizmasında ödül sistemi vardır. Madde bağımlılıkları bu ödüllendirme sistemini harekete geçirir. Bir süre sonra artık normal yaşam koşulları altında beynin kendi kendini ödüllendirme sistemi yetersiz kalır. İnsana haz veren, mutluluk veren çıta madde kullanımı yoluyla gittikçe yükselir.
Davranışsal bağımlılıklarda kimyasal bir madde yoktur. Kimyasal bağımlılıklardan farklı olarak kişi belli bir davranışı tekrarlamaya kendini zorunlu hisseder. Bunun ucunda da duyduğu bir haz vardır. Bu hazzın sonunda beynin ödül sistemi aynen kimyasal bağımlılıklarda olduğu gibi çalışmaya devam eder. Bunun sonucunda da günlük hayatta duymuş olduğu hazzı normal davranışlarla değil, bağımlı olduğu davranışla elde edebileceğini görür. İnternet bağımlılığı davranışsal bağımlılıktır ve kişi oyun oynadıkça, alışveriş yaptıkça, sosyal medyaya girdikçe beynin haz çıtasını yükseltir.
Tedavisi yok
Kimyasal bağımlılıkla mı yoksa daha masum gibi gözüken internet bağımlılığı ile mi baş etmek kolaydır?
İnternet bağımlılığını çok hoyratça kullanıyoruz. Madde bağımlılığı ile eş değer tutmuyoruz. Bir kişi gülerek “Bizim çocuk oyun bağımlısı oldu” diyebiliyor. “Bizim çocuk uyuşturucu bağımlısı oldu” diyemez kimse. Bu da basite indirgemek oluyor. Bir aile biliyorum, çocuğunu madde bağımlılığından şüphelendiği için kliniğe getirmişti, kumar bağımlısı olduğunu öğrenince sevindiler. Daha büyük bir bela ile karşı karşıya olduklarının farkında değiller. Allah kimsenin başına vermesin ama madde bağımlılığının tedavisi mümkünken, internet bağımlılığının şu an için gerçek anlamda bir tedavi protokolü yok. Bir alkol müptelasının, eroin ve esrarın beyindeki hasarın karşılığı bellidir. Mesela alkol kullanan birinin vücudundaki alkole duyulan ihtiyacı belirli tıbbi tedavilerle giderip, zaman içerisinde azaltabiliyorsunuz, ama davranışsal bağımlılıklarda müptela olunan şey belli bir davranış olduğu için, bu davranış da eğer kişinin günlük yaşamının parçası olan şeylerle ilgili ise, örneğin cep telefonu, bilgisayar, tablet gibi, durum daha da zorlaşır. Günlük yaşamda eroini ortalarda bulamazsınız. Ama cep telefonu her zaman elimizin altında.
İnternet bağımlılığında tedavi için nasıl bir yol izleniyor?
Psikoterapi yoluyla tedavi edilmeye başlanıyor, ama pek çok faktör söz konusu olduğu için şu an tedavisi çok zor. Dünyada tam olarak tedavisi yok, tedavi için çalışmalar var. Azaltılabiliyor ama tam olarak kurtulur diyemeyiz. En büyük sıkıntısı bu zaten. İnternet özünde büyük bir zenginlik, fakat bizim ülkemiz hatta tüm dünyadaki halklar internet gibi bir deryaya hazırlıksız yakalandı. İnsanlar bu zenginliği bir anda çöplüğe dönüştürmeyi başardı. Şu anda internet dediğimiz derya, içinde çok büyük fırsatlar, zenginlikler barındırdığı gibi büyük bir çöplük de barındırıyor. İnsanların bu konuda bir eğitimi de olmadığı için çok hoyratça tüketilmeye başlandı.
Çabuk sonuca ulaşmak müptela ediyor
Neden bir insan internet bağımlısı olur?
İnternetin kendine özgü bazı özellikleri var. Ulaşımı çok kolay, öğrenilmesi çok kolay, okuma yazma bilmek de önemli değil. İnternetteki en önemli özelliklerden bir tanesi akışın çok hızlı olması. Bu durum zaman kavramını bozuyor ve zamanın nasıl geçtiğinin farkında olamıyor insan. Böyle olunca insanlar internette, bir de sosyal medyayla birlikte çok özgürce, hoyratça hareket edebiliyor. Sosyal medyada da, oyunlarda da ödül sistemi var. Oyunlarda normalde başaramayacağınız şeyleri başarıyor, günlük hayatta sahip olamayacağınız şeylere sahip olabiliyorsunuz. Heyecan, merak, macera, şiddet, bazen cinsellik de var oyunlarda. Ve çok çabuk sonuca ulaşıyorsunuz. İnsan beyninin özelliklerinden bir tanesi de çabuk sonuca ulaşmak, ödüllendirilmek, bir şeye karşı müptela olmaya neden olur.
Oyun bağımlılığı artık bir hastalık
İnternet bağımlılığı çok genel bir kavram. İnsanlar internette nelere bağımlı olabiliyor?
Genel bir internet bağımlılığı, internetteki her şeyle zaman geçirme bağımlılığı az sayıda olsa da var. Oyun bağımlılığı en bilindik bağımlılıklardan. Cinsiyet olarak oyun bağımlılığında fark olmasa da, oyun türünde fark var. Erkekler şiddet, aksiyon oyunları, kızlar ise daha masumane oyunlarda aktif. Şu anda trendin youtube videosu izlemeye kaydığını görüyoruz. YouTuber olma çabasında olan çocuklar da var. Sosyal medya başlı başına bir alan. Facebook genç gruplarda düşerken, instagram, snapchat gibi sosyal medya siteleri aktif. İnternetin hangi alanına bağımlı olduğu bizim için artık önemli. Şu anda dünyada en popüler olan konu oyun bağımlılığı. Sosyal medya bağımlılığı hemen akabinde geliyor. Ergen ve yetişkin grupta da gittikçe artan oranda pornografi ve online kumar bağımlılığı var. Bunlar Türkiye için çok fazla bilgi sahibi olamadığımız alanlar. Alışveriş bağımlılığı konuşulmaya başlandı ama henüz net veriler yok elimizde. Olaya tıp çerçevesinde bakacak olursak, dünya literatüründe oyun bağımlılığı artık bir hastalık. Online kumar bir hastalık olarak tanımlanmak üzere.
Çocuğumuzun bağımlı olduğunu nereden anlarız? Kaç saat internette vakit geçirirse bağımlı olarak adlandırılır?
Saat sınırı yok burada. Mesela kişi yaz tatilinde günde 10 saat oynuyordur, yaz tatili bittiğinde hiçbir yoksunluk semptomu göstermiyordur, bütün ilişkileri normaldir ve hayatına devam ediyordur. Buna aşırı oyun oynama diyoruz, oyun bağımlısı demiyoruz. Oyun oynamak kötü bir şey değil, önce bunu anlamak lazım. Kullanımdan dolayı boynuna, gözüne zarar verdiği, öğün atladığı, obezitenin geliştiği problemli oyunlar var. Ama bu da bağımlılık değil. Bir de aşırı kullanım var. Aşırı kullanımda kişi artık problemli kullanımın da üzerine çıkar. Yaz tatilinde, ara tatilde vs. 8-10 saat ara vermeden oyun oynar. Ama yine de eğitimle ilgili, işle ilgili, önemli bir fırsat olduğunda değerlendirir, ilişkileri bozulmaz. Bıraktığında yoksunluk semptomları göstermez. Bağımlılık dediğimizde saatin ötesinde zihninin sürekli onunla meşgul olması, elinden alındığı zaman ciddi anlamda krize girmesi, çevresindekilere yalan söylemeye başlaması. Bağımlılarla bağımlı olmayanı ayırt eden en basit belirtilerden bir tanesi de yalan söylemeleridir. Günde sekiz saat oynayan, bunu söyleyebilirken, bağımlı olan kişi bunu söylemez. Bağımlı olduğunun kendisi de farkında ama bunu örtmeye çalışır.
Hastaneye yatırmak çözüm değil
Türkiye’de internet bağımlılığı tedavisi yapıldığını biliyoruz. Nasıl bir tedavi uygulanıyor, hasta yatırılıyor mu mesela?
Çocuk psikiyatri bölümünde internet bağımlılığı tedavisi uygulanıyor. Yatarak tedavi yapıldığını duymadım. Tek başına internet bağımlılığı sebebiyle hastanın yatırılacağını düşünmüyorum. Çünkü tek başına internet bağımlılığı nedeniyle yatırdığınız zaman vereceğiniz bir tedavi yok. Genellikle Dikkat eksikliği, hiperaktivite, dürtü-kontrol bozukluğu, karşıt olma bozukluğu, depresyon, kaygı bozukluklarıyla geliyor aileler. İnternet bağımlılığı da bunlara eşlik ediyor.
Tek başına internet bağımlısı olan gençler ve çocuklar da var ama bunların sayısı daha az. O yüzden de tedavide genellikle diğer hastalıklar tedavi ediliyor. Depresyonsa, depresyon tedavi ediliyor, depresyonu düştüğünde bakıyorsunuz kişinin internet bağımlılığı da düşüyor. İnternet bağımlılığına eşlik eden bir durum yoksa, o zaman gerçekten zor bir vaka ile karşı karşıyasınız demektir. Yatırmak da bir çözüm vermez. Çin’de ve Japonya’da tamamen tecrit edilmiş hapishane benzeri tedavi kurumları var. Ama bunlar ne kadar sonuç veriyor tartışmalı. Çünkü bunun bir ilacı yok.
Anne baba birinci derece sorumlu
Günümüzde her çocuk internet bağımlısı olmaya aday mıdır? Risk altında olan çocuklar kimlerdir?
Yeşilay bünyesinde yapmış olduğumuz son çalışmada en önemli faktörün aile olduğunu gördük. Huzurlu bir aileden gelenlerle huzursuz bir aileden gelenler arasında fark var. Huzursuz aileden gelen çocuklar oyun bağımlılığına daha fazla meyilli. Özellikle oyun bağımlılığında aile koruyucu bir faktör. Eğer ailede huzursuzluk, geçimsizlik varsa, çocuk anne babaya güvenmiyorsa, çocukluğundan itibaren ebeveyniyle sağlıklı bir iletişimi yoksa, risk altında. Anne babalara önerim, lütfen çocuklarınızla bebekliklerinden itibaren birebir ilgilenin. Günde yarım saat birebir teknolojiden uzak, yaşına uygun etkinlikler yapın. Maalesef çoğu aileye çocukla ilgilenmek çok zor geliyor. Cep telefonu ve tabletler şu anda bedava çocuk bakıcısı olmuş durumda. Pek çok anne baba bunun yanlış olduğunu bilmesine rağmen kolayına ve rahatına geldiği için tercih ediyor. Aslında anne babalar kendi elleriyle çocuklarını oyun bağımlısı yapıyor. Anne baba birinci derecede oyun bağımlılığının gelişmesinde sorumlu.
Teknolojiyi üretmek için kullansınlar
Sınır koymak mı, geç tanıştırmak mı, ne yaparsak çocuklarımızı az da olsa koruyabiliriz?
“Ben sınır koyuyorum” diyen ve bunda başarılı olan aile görmedim. Küçükken elinden alabiliyorsunuz ama büyüyünce yapamıyorsunuz. 6-7 yaşına kadar çocuğu bilgisayar, tablet gibi şeylerle tanıştırmayın zaten. Bunun için de anne babanın model olması lazım. Çocuklara 18 yaşına kadar akıllı telefon alınmaması gerekiyor. Akıllı olmayan telefon ortaokuldan itibaren alınabilir. Daha önceden alınmışsa, elinden alamazsınız. Sosyal medya hesabı için resmi olarak 13 artı deniyor, ama benim görüşüme göre 15’ten önce açılmaması lazım. Çocukların sosyal medyada her şeylerini paylaşmamaları gerektiği öğretilmeli. Ergenlikte risk almak çok fazla olduğu için, özel resimler yükleyebiliyorlar. O resimlerin hiçbir zaman yok olmadığını bilmeliler.
Milli Eğitim Bakanlığı’na Dijital vatandaşlık eğitiminin ders olarak okutulmasını öneriyorum. İnternete merakı olan çocuklara da kodlama eğitimi verilmeli. Teknolojiyi tüketmek üzerine değil, üretmek üzerine kullanmayı öğretmeliyiz çocuklara.
***
Oyun bağımlısı mısınız?
Bunlardan 5 tanesinin görülmesi yeterli
Oyun üzerine aşırı kafa yormak (Geçmişteki oyun oynama yaşantılarını yeniden yaşamak, ya da bir sonraki oyunu beklemek, oyun oynamanın kişinin yaşantısındaki temel aktivite olması)
Oyun oynamadığında ortaya çıkan yoksunluk belirtileri (anksiyete, irritabilite ya da üzüntü)
Tolerans (İnternet oyunlarına giderek artan miktarda zaman ayırma ihtiyacı duyma)
Başarısızlıkla sonuçlanan; oyun oynamayı azaltma, kontrol altına alma ya da bırakma girişimleri
Oyun için diğer aktivitelerden vazgeçmek
Yol açtığı psikososyal sorunların bilinmesine rağmen oyun oynamayı sürdürmek
Oyun hakkında aile üyelerine, terapistine ya da başkalarına yalan söylemek
Olumsuz duygudurumdan (umutsuzluk, suçluluk, kaygı gibi…) kurtulmak için oyun oynamak
Aşırı oyun oynama yüzünden önemli bir ilişkisini, işini, eğitimi ya da mesleği ile ilgili fırsatları tehlikeye atmak ya da kaybetmek
KAYNAK: http://www.gercekhayat.com.tr/roportaj/artik-cocuklar-da-muptela/