Sekam
Henüz vakit varken...
Mail Adresiniz :
Şifreniz :
Mail Adresiniz : Şifreniz : Şifre Tekrar : Adınız Soyadınız : Telefon No ( isteğe bağlı) :
BİYOLOJİK SAVAŞ ÜZERİNDEN “DİJİTAL DÜNYA DÜZENİNİ” İNŞA ETMEK-1

BİYOLOJİK SAVAŞ ÜZERİNDEN “DİJİTAL DÜNYA DÜZENİNİ” İNŞA ETMEK-1

“Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.” (42 Şura 30)
"Eğer Hakk, onların hevâlarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes ve her şey bozulmaya uğrardı...” (23 Müminûn 71)


Prof. Dr. Burhanettin Can – Umran Dergisi Nisan 2020/308. Sayı

GİRİŞ

Korona (Corona-Covid-19) virüs salgını üzerinden başlatılan bir psikolojik savaşın sonucu, dünyanın büyük bir kesiminde adeta seferberlik ilan edilmiş durumdadır. Başta Çin olmak üzere virüs salgınına karşı ortaya konan tavırlar ülkeden ülkeye değişmektedir. Ama hepsinin ortak paydası, öncelikli olarak 65 yaş ve üstü olmak üzere insanların sokağa çıkmamaları, evlerinde kalmaları, başta okullar, camiler, kiliseler, havralar olmak üzere kalabalık mekânlara gidilmemesi, cemaatle namaz kılınmaması ve ayinlerin yapılmaması, eğitim yapılmaması, insanların birbirleri ile tokalaşmaması, birbirlerine bir metreden daha fazla yaklaşmaması gibi tedbirlerin öncelikle yürürlüğe sokulmuş olmasıdır. 

Adı konmamış küresel bir kaos ve olağanüstü bir hal ilanı vardır. Virüsün nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığı ve dünyanın pek çok ülkesine nasıl yayıldığı konusunda çok ciddi spekülasyonlar yapılmaktadır. ABD ve Çin karşılıklı olarak birbirlerini suçlamaktadır. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya yöneticilerinin Korona kaosu karşısında yaptıkları açıklamalar, aldıkları tedbirler ve ortaya koydukları tavırlar şaşırtıcıdır. 65 yaş ve üstü nesli feda eden bir tavır sergilemektedirler. 

Bu durum, bir taraftan “Dünya nüfusunun azaltılması projesi”ni ve “Siyonizm’in dünya hâkimiyeti projesi”ni hatırlamamızı sağlarken; diğer taraftan da, «Düzen kurmada/tuzak kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim güvenlik elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' /tuzakları yazmaktadırlar.» (10 Yunus 21) ayetini hatırlamamızı sağlamaktadır. 

Dünyanın her tarafında aynı anda başlatılan kampanya, çok ciddi ve merkezi bir psikolojik harekâtın ürünüdür. Adeta bir merkezden düğmeye basılmış, tüm psikolojik harekât ajanları, uyuyan hücreler harekete geçmiştir. Yürütülen psikolojik harekât, Korona virüs salgınının yaptığı tahribattan daha büyük bir tahribat yapmaktadır. Sular durulduğunda Psikolojik harekâtın tahribatı daha iyi görülecek ve de anlaşılacaktır. Bu denli yoğun psikolojik harekât, arka planda bir şeylerin planlanıp yürürlüğe sokulmak istendiğinin bir göstergesidir.

Bu durum bize bir taraftan, “Kaos teorisini ve stratejisini” ve bundan menfaat uman kesimlerin varlığını hatırlatırken diğer taraftan da; “Eğer Hakk, onların hevâlarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes ve her şey bozulmaya uğrardı...” (23 Müminûn 71) ayetini hatırlatmaktadır.


Virüs, ister fabrikasyon olsun ister olmasın belli güç merkezleri, süreçten menfaat ummakta ve ona göre konumlanmakta ve dünyaya kendi amaçları istikametinde yön ve şekil vermeye çalışmaktadırlar.

Bu yaklaşım bize bir taraftan, “yeni dünya düzeni projesini”, “küresel hegomanya projesini”, “21. Asır ABD yüzyılı olacak projesini”, “Büyük Ortadoğu projesini”, “Büyük İsrail projesini”, “Tek dünya devleti projesini” hatırlatırken diğer taraftan da; “Onlar ise bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu.» Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.” (3 Al-i İmran 54) ayetini hatırlatmaktadır.

11 Eylül 2001 yılında ABD’de ikiz kulelerin vurulması ile başlatılan sürece benzer bir süreç vardır ve dünya, yeni şok dalgaları ile bir şeye hazırlanmak ve ikna edilmek istenmektedir. O nedenle süreç iyi takip edilmelidir. 

Dünya hâkimiyeti için ABD, İngiltere, Vatikan, Uluslararası Sermaye, Siyonizm, Rusya ve Çin bazen birlikte bazen birbirine karşı mücadele etmektedir. Uzun zamandan beri ABD’de, Amerikan Milliyetçileri (WASP’çılar) ile Necon-Siyonist İttifakı arasında çok ciddi bir kavga vardır ve bu, dünyanın her tarafına yansımaktadır, yansımaya devam edecektir. 

Bu durum bize, “…Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, gerçekten onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.”( 59 Haşr 14) ayetini hatırlatmaktadır.

Küresel Satranç Tahtasında çok değişken bir zeminin var olduğunu göz önüne almak gerekmektedir. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı, son derece karmaşık, karanlık ilişkiler zincirinin ortaya çıktığı, dost ve düşman tanımlamalarının anlık olarak değişebildiği/değişebileceği göz ardı edilmemelidir. Bir konuda dost/müttefik olanlar, bir başka konuda birbirine düşman olabilmektedirler.

Bu durum, bize “Sen onları gördüğün zaman cüsseli-yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar, (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakın. Allah onları kahretsin nasıl da çevriliyorlar.”(63 Münafikun 4) ayetini hatırlatmaktadır.

Koronavirüs vakasına, Dünya Hâkimiyet Mücadelesi veren Küresel Projeler kapsamında; özellikle “Dünya nüfusunun azaltılması”, “Sanayi 4.0” ve “Dünyanın Dijital dönüşümü” projeleri kapsamında daha dikkatli bir şekilde bakmakta fayda vardır. Korona virüs vakasında şimdilik, biyolojik savaş, psikolojik savaş, sosyolojik savaş ve ekonomik savaş birlikte yürütülmektedir. Bu nedenle “sert” ve “yumuşak güç” karışımı “akıllı güç stratejisi” uygulanmaktadır.

Bu yazı serisinde Koronavirüs vakası, küresel hâkimiyet projeleri kapsamında ele alınıp değerlendirilecektir. Öncelikle biyolojik savaş konusunda biraz ayrıntıya girilecektir. Bunun nedeni, biyolojik savaşın/saldırının sebep olduğu kaostan yararlanarak belli güç odakları, “Sanayi 4.0” ve “dünyanın dijitalleştirilmesi” üzerinden, yeni bir dünya tasavvuru yerleştirmeye ve tanzim etmeye çalışmaktadırlar. İsrailli Siyonist Prof. Dr. Hararı’nin kitaplarına, konuşmalarına ve makalelerine bu açıdan dönüp bakmakta fayda vardır. 

Bu yazı serisinin amacının daha iyi anlaşılabilmesi daha önce Umran’da yazdığımız; “İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-1: “Kaostan Kaynaklanan Düzen” ve “Küresel Savaş”, Umran Dergisi, Eylül 2017. İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-2: “Küresel Savaş” Türkiye Üzerinden mi(!)? Çıkarılmak İsteniyor, Umran Dergisi, Ekim 2017.” makalelerin okunmasında fayda vardır. 3. Dünya savaşı çıkararak kurmak istedikleri “Yeni Dünya Düzeni”ni Korona virüs salgını üzerinden başlattıkları psikolojik harekât/savaş aracılığıyla kurmak istiyor olabilirler. 
Yol boyu bu nokta gözden ırak tutulmamalıdır.


BİYOLOJİK SAVAŞ

21. asır öncesinde savaşın “evrensel kümesinin” adı “klâsik sıcak savaş” iken; 21. asırda savaşın evrensel kümesinin adı “sosyolojik savaştır.” Diğer savaş türleri, sosyolojik savaşı kazanabilmek için kullanılmaktadır. Bu bağlamda, “klâsik sıcak savaş”, “soğuk savaş”, “psikolojik savaş”, “biyolojik savaş”, “kimyasal savaş”, “asimetrik savaş”, “ekonomik savaş”, “politik savaş”, “iç savaş”, “gayrinizami harp”, “sosyolojik savaş” evrensel kümesinin alt kümeleridir. (1)

Bu nedenle bugün küresel düzlemde yürütülen biyolojik ve psikolojik savaş, sosyolojik savaş amaçlıdır. Öyleyse bu sosyolojik savaşın ana hedefi nedir? Yol boyu bu sorunun hatırlanması; ona göre bir sorgulaması yapılmalıdır. 
Biyolojik savaş kapsamının, özellikle de bu süreçte konuşulup yazılanların daha iyi anlaşılabilmesi için bazı temel kavramların tanımlarını vermekte fayda vardır. 

“Biyolojik Ajan”, “İnsanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde hastalık oluşturan veya ölümlere yol açan bakteriler, toksinler, virüsler, infeksiyöz nükleik asitler ve prionlar gibi kendini kopyalattıran mikroorganizmalara biyolojik ajan denir.” (2-4)

“Biyolojik silah”, biyolojik ajanların, “bulaşıcılık ve hastalık yapma yeteneklerine bağlı olarak seçilmeleri ve genetik olarak çeşitli etkenlere karşı güçlendirilmeleri sonucu etkilerinin arttırılarak kullanılmalarına biyolojik silah” denilmektedir. (2-4) 

Mikroorganizmalar ile biyolojik toksinler, hastalık ve ölüm amaçlı saldırı aracı olarak kullanılmaktadırlar. “Biyolojik saldırıda kullanılan mikroorganizmaların bir kısmı bulaşıcı özellik taşırken, bir kısmı bulaşıcı özellik taşımamaktadır.” (2-4)

Biyolojik Saldırı kavramı için biyolojik ajanların insanlar, diğer canlılar üzerinde kullanım amaçlarına göre farklı tanımları yapılmaktadır. Farklılıkları nispeten üzerinde toplayan bir tanımlama aşağıda verilmektedir:

“Biyolojik saldırı; genel bir kavram olarak, sosyal, ekonomik, siyasi, psikolojik savaş üstünlüğü sağlamak, baskı ve yıkıma yol açmak amacıyla, mikroorganizmaların veya onlara ait toksin maddelerin insanlar, hayvanlar ve bitkiler üzerinde kasıtlı kullanımını ifade etmektedir. (5) 

“Biyolojik savaş”, diğer canlılar üzerinde zararlı etkiler meydana getirmek, hastalığa/ölüme sebebiyet vermek amacıyla “biyolojik ajanlar”ın kullanılması olarak tanımlanmaktadır. (2,3 Genel ve teorik olarak biyolojik savaşlarda hedef, düşman askerleridir. 
Biyoterörizm, terör örgütlerinin sivil halkı hedef alan saldırıları için kullanılan bir kavramdır. (2, 3) 

Biyolojik savaşla, biyoterörizm arasında böylesi bir ayrım yapılmış olmasına karşılık işin pratiğinde, tarihsel uygulamalara ve bugünkü vakalara baktığımızda, devletler (devletler eliyle, devletlerin ilgisi, bilgisi dâhilinde), düşman/tehlikeli kabul edilen ülkelerin hem askerlerini hem de halklarını, bağlarını, bahçelerini, tarım alanlarını hedef almaktadırlar. Bugün korona virüs salgını ile ilgili ABD ve Çin’in karşılıklı olarak birbirilerini suçlamaları bunun en güzel bir göstergesidir. Bu nedenle biz bu çalışmada biyolojik savaşla biyoterörizm kavramlarını aynı anlamda kullanacağız. 

Biyoterör/biyolojik saldırı/biyolojik savaş da amaç, hedef toplumda sadece geniş kitleleri hastalandırmak/sakat bırakmak/öldürmek, tarım alanlarını, doğal çevrelerini, bitki örtüsünü tahrip etmek değildir; aynı zamanda hedef toplumda korkunun yayılmasını sağlamak, insanların birbirine olan güvenini yıkmak, insanları yalnızlaştırmak, içine kapatmak, psikolojik olarak da bunalıma sürüklemek, halkın yönetimlere olan güveni yıkmak, ekonomik çöküntü meydana getirmek amaçlardandır.
Biyoterör/biyolojik saldırı/biyolojik savaş bir taraftan halkı hedef alırken diğer taraftan da yönetimleri hedef almaktadır. 
Yönetimlerin iradelerini çözmek, onları paniğe sevk ederek daha büyük hata yapmalarına sebep olmak, biyolojik saldırıyı gerçekleştirenlerin isteklerini yapmaya hazır hale getirmek veya tamamen teslim almak biyolojik saldırıların/biyolojik savaşın/ biyoterörün amaçları kapsamındadır. 

Korona virüs salgını ile bugün dünyada inşa edilen, edilmeye çalışılan psikoloji de budur.

Silah olarak kullanılabilen biyolojik ajanlar, genel olarak bakteriler, virüsler, riketsialar, klamidyalar, mantarlar ve toksinlerdir (kimyasallar) (2, 3, 6-9).

Bakteriler: Küçük, canlı, kendi başlarına yaşayabilen, klorofilsiz, tek hücreli, kendi kendilerine bölünerek çoğalabilen, cansız yüzeylerde de yaşayıp gelişebilen canlı varlıklardır. Çoğunluğu katı ya da sıvı kültür ortamında üretilebilirler. Oluşturdukları hastalıklar genellikle özgün antibiyotik tedavilerine cevap verirler. Her bakteri zararlı değildir. (3, 6, 8)

Virüsler: Yaşamak için bir başka organizmaların canlı hücrelerinin içine girerek yaşayıp çoğalabilen ve ancak elektron mikroskobunda görülebilen, hastalık / enfeksiyon yapıcı canlı organizmalardır. Virüsler genellikle antibiyotik tedavilere cevap vermezler.

Virüsler, bakterilerden 10 ile 100 kat daha küçük olan varlıklardır. Bakterilerin büyüklükleri 200 nanometrenin üzerindedir. Virüsler, boyutlarına ve şekillerine bağlı olarak sınıflandırılmaktadır. Cansız yüzeylerde ömürleri çok kısadır. Kendi kendilerine çoğalma yetenekleri yoktur. Ancak, canlı hücrelerin içine girince onların yapısını bozarak, onun besinini ve enerjisini kullanarak çoğalma özelliğine sahiptirler ve hastalığa sebebiyet verirler. (3, 8, 9)

Virüsler, özel algılayıcıları aracılığıyla hedef hücrenin kendisine uygun olup olmadığını öncelikle tespit etmektedirler. Bu tespiti yaptıktan sonra kendine özgü taktiklerle hedef hücreyi şaşırtmakta ve kendisini düşman olarak görmemesini sağlamaktadır. Virüsler, hedef aldığı diğer canlı bir hücrenin içine girebilmek için kendisini onun bir parçası, dostu, hatta besini olarak takdim edip yanıltabilme yeteneğine sahiptir. Dolayısıyla Virüsler, ev sahibi hücrenin içinde çalışan sistemi kullanabilecek şekilde tasarlanmış, yaratılmış varlıklardır. (3)
Virüs hücrenin içine girdikten sonra, onu dost kabul eden ev sahibi hücre, virüsün DNA’sını kendi çekirdeğinin içine taşımakta; hücre protein ürettiğini zannederek bu yeni DNA’yı kopyalamaya başlamaktadır. Ev sahibi hücre, hiç farkına varmadan kendi düşmanını, kendisi aleyhine üreten bir fabrikaya dönüşmektedir. 

Bu durum bize; “Ey iman edenler, kendinizden olmayanı sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür.” “…Sizler, işte böylesiniz: Onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler.” (3 Al-i İmran 118-119) ayetlerini hatırlatmaktadır.

Virüsler, ev sahibi hücrede üreme işlemlerini tamamladıktan sonra, kendisi ve üreyen yeni virüsler ile birlikte, aynı işi başka hedef hücrelerde yapmak üzere bulundukları hücreyi terk etmektedirler. Virüs ev sahibi hücreyi öldürerek veya ona zarar vererek veya onu değiştirerek veya ona hiçbir şey yapmayarak terk edebilir. Bu virüsün ve hücrenin cinsine bağlıdır. (3, 8)

Bağışıklık sistemi, insanlar tarafından mikrop diye tanımlanan enfeksiyona yol açabilen virüs, bakteri, mantar ve parazit gibi mikroorganizmaların zarar verici etkilerine karşı vücudu koruyan bir mekanizmadır. Bağışıklık sisteminin görevi, öncelikle mikropların vücuda girmelerini engellemek, girerse, girdikleri yerde yutmak, yayılmalarını engellemek veya geciktirmektir. (2, 3, 8) 

Antikorlar, vücuda giren yabancı hücreler için üretilen protein yapılı silahlar olup istilacıları etkisiz hale getirmekle görevlidirler. Vücut karşılaştığı hemen hemen her düşmana uygun bir antikor üretebilir. Temelde iki görevleri vardır: 1. Vücuda giren düşman hücreye (antijen) bağlanmak. 2. Bağlanma gerçekleştikten sonra antijenin biyolojik yapısını bozmak ve yok etmek. (2, 3, 8)
Kanda ve hücre dışı sıvıda bulunan antikorlar, hastalıklara neden olabilecek bakterilere veya virüslere bağlanarak onları bedenin savaşçı hücrelerinin yok etmesi için işaretlemektedirler. (2, 3, 8)
Aşılar ise, dozları zayıflatılmış, hastalık taşıyan mikroplardan, virüslerden ibarettir. Zayıflatılmış mikroplar, vücuda ithal edilerek bağışıklık sisteminin bunlarla mücadele etme imkânı ve gücü kuvvetlendirilmektedir. (2, 3, 8) 
“Epidemi”, “aynı anda, belirli bir bölgede çok sayıda insanda, belirli bir hastalığın ortaya çıkması” demektir.” “Pandemi”, “bir hastalığın birden fazla kıtada ya da neredeyse dünyanın tümünde görülmesi, insan, hayvan veya bitkilerin hemen hemen hepsinde bulunması anlamına geliyor”. “Pandemi, hastalığın insandan insana, hayvandan ya da bitkiden insana veya tersi yönde geçme durumunu da içine alan bir kavramdır. (7. 4) 

COVID-19 salgınının önce Çin’in Wuhan bölgesinde çıkması, sonra Çin geneline yayılması, epidemi kavramı ile; tüm dünyaya yayılması ise pandemi kavramı ile ifade edilmektedir. 

Corona Virüsü (Covid-19)
Corona, Latince taç anlamına gelmektedir. Mikroskop altında virüs incelendiğinde şekli ışık huzmesi şeklinde bir taca benzemektedir. Bundan dolayı kendisine corona ismi verilmiştir. (3) Corona virüsü, genel bir isim olup farklı özelliklere sahip türleri de vardır: Alfa, Beta, Gama, Sars. Corona 19 (Covid-19). 

Kuluçka süresi diğer tüm benzerlerinin 2 veya 3 katıdır. (10)
Corona virüsü, 1960 yılında ağır solunum yetmezliği şeklinde etki eden bir virüs olarak ortaya çıkmış;1960 yılından bugüne değişik ülkelerde etkisini göstermiştir. 
Bugün karşı karşıya kalınan korona (Covid-19) virüs salgınında, virüs için henüz bir tedavi şekli bulunamamıştır. Bu da virüsün ilaçlara karşı ciddi bir bağışıklık kazanmış olduğunu göstermektedir. İddia edildiğine göre bu virüsün en önemli özelliği, metabolizması zayıf insanlarda ve yaşı ilerlemiş insanlarda görülmesi ve etkili olmuş olmasıdır. (3) Wuhan Tongji Hastanesi mensupları ve Çinli bilim insanları, Covid-19’un, SARS virüsü ve kabakulak gibi erkek testislerinde tutunduğunu ve hasar verdiğini, kısırlığa yol açabileceğini (SARS kısırlık yapmış) iddia ediyorlar. (10)

Özet olarak ana sorun virüslerin, farklı genetik yapı özelliği kazanarak hedef canlının bağışıklık sistemini yanıltmasından ve virüsün düşman olarak görülmemesinden kaynaklanmaktadır. 
Ülke olarak, millet olarak, devlet olarak bundan almamız gereken bir ders olmalıdır. 

Virüslerin bu davranışı bize bir taraftan, Türkiye’ye dost görünüp, kendisini “dost”, “stratejik ortak” ve “model ortak” olarak takdim eden bazı ülkelerin Türkiye’ye yaptıklarını hatırlatırken; diğer taraftan, “Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size gelene küfretmişler, “…Eğer onlar sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin küfre sapmanızı içten arzu etmişlerdir.” (60 Mümtahine 1, 2) ayetlerini hatırlatmaktadır.

Şer ittifakı (ABD, İngiltere, İsrail, Siyonizm) SARS’tan, Corona’dan (Covid-19), çok daha yıkıcı, tahrip edici ve tehlikelidir. Türkiye, bunu görmek ona göre davranmak ve buna uygun aşıyı bulmak zorundadır. Bu bir fırsattır.

Biyolojik ajanların biyolojik silah olarak hedefe ulaştırılmasında genel olarak üç yol kullanılmaktadır (11):

“a. Gıdalara ve su sistemlerine karıştırılarak, ithal edilerek (kontaminasyon),
b. Sivrisinek, bit veya pire gibi vektörlerin infekte edilerek hedef seçilen insanların
vektörler tarafından ısırılması sağlanarak,
c. Aerosol bulut (hava yolu) oluşturularak.”

Biyolojik silah olarak kullanılabilecek biyolojik ajanlar, CDC (ABD- Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi) tarafından bazı özelliklere göre A, B, C olarak sınıflandırılmıştır (11, 12, 13).
A grubu, en yüksek risk grubu ve C grubu en düşük risk grubu olarak kabul edilmektedir. Biyolojik silahların/Biyolojik ajanların silah olarak kullanımını etkileyen temel özellikler, “enfektivite, virülans, toksisite, patojenite ve stabilitedir.”(6)

Biyolojik savaşın sonuçları genel olarak, aşağıdaki gibi özetlenebilir (2, 11, 12): 
• Toplu ölüm ve yaralanmalar, kalıcı hasarlar, 
• Hükümete ve Devlete güvenin kaybolması, 
• Acil yardım sistemlerinin aşırı yüklenmeden dolayı çalışamaz hale gelmesi, yönetim zafiyeti oluşması, koordinasyon ve organizasyonda meydana gelebilecek bozukluklar ve bunun sebebiyet vereceği güven bunalımı, 
• Normal yaşamın alt üst olması, panik, şaşkınlık ve aşırı duyarlılık oluşması,
• Kendini kurtarma kaygısının öne çıkması ile toplumsal dayanışmanın yıkılması, 
• Biyolojik saldırıya maruz kalan ve kirlenen önemli tesislerin kapanması, üretimin durması ve buna bağlı ekonomik kayıpların doğması.

(devamı var... Umran Dergisi Nisan Sayısında)