Sekam
Henüz vakit varken...
Mail Adresiniz :
Şifreniz :
Mail Adresiniz : Şifreniz : Şifre Tekrar : Adınız Soyadınız : Telefon No ( isteğe bağlı) :
BİYOLOJİK SAVAŞ ÜZERİNDEN DİJİTAL DÜNYA DÜZENİNİ İNŞA ETMEK-3

BİYOLOJİK SAVAŞ ÜZERİNDEN DİJİTAL DÜNYA DÜZENİNİ İNŞA ETMEK-3

…KORONAVİRÜS (Covid -19) SALGINI BİR BİYOLOJİK SALDIRI OLABİLİR Mİ?

Prof. Dr. Burhanettin Can – Umran Dergisi Nisan 2020/308. Sayı
 

Bugün bir biyolojik savaştan ziyade ondan daha etkin ve fakat onu kullanarak yürütülen çok yoğun ve tehlikeli bir psikolojik harekât / savaş vardır. Oluşturulan bu korku ortamında birileri, birileri adına yeni bir dünya tasavvuru sunmakta, panik içerisindeki insanları buna hazırlamak istemektedir. 

Her geçen gün ortaya atılan iddialar, Batı ile, özellikle, ABD ile Çin arasında yapılan suçlamalar, Batılı ülke yöneticilerin ortaya koyduğu tavırlar, yaşlıları gözden çıkardıklarına işaret eden konuşmalar, sürecin sağlam değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu tutum ve tavırlar, hem kafa karışıklığı meydana getirmekte hem de arka plânda başka bir senaryonun ya da senaryoların hayata geçirilmek istendiğine ilişkin şüpheleri de artırmaktadır.

Sosyal hadiseleri, salgın hastalıkları, deprem gibi, kıtlık gibi büyük doğa olaylarını değerlendirirken genelde iki ihtimal vardır: 

• Birincisi; deprem, salgın hastalıklar gibi büyük hadiseler, Allah’ın insanlığa bir ikazı, uyarısıdır. Bu bağlamda salgın hastalıklar, laboratuvar üretimi olmayan doğal bir süreçtir. 

• İkincisi ise; bir ülkenin/devletin/insan unsurunun, başka bir ülkeyi/devleti/insan unsurunu dize getirmek, teslim almak, mahvetmek için kullandığı bir biyolojik silahtır. 

Dolayısıyla bugünkü biyolojik silah laboratuvarlarda üretilmiştir. 

Her iki durumda da hadise, Allah’ın iradesi ve bilgisi dâhilinde olmaktadır. Allah’ın her şeyi bir kanuniyete göre ve hak olarak yarattığına ilişkin Kur’an’ın şu ayetinin hatırlanmasında fayda vardır: “Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir kader/ölçü/kanuniyet ile yarattık.” (54 Kamer 49)

Şartlar oluştuğunda ilgili kanuniyetler/İlahi sünnet devreye girmektedir: 

“İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye… Allah onlara yapmakta olduklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır… (30 Rum 41- 42)

“Yeryüzünde kibirlendiler ve kötülük tezgâhladılar. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden (sünnetinden) başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın yol ve yasasında (sünnetinde) kesinlikle bir değişiklik bulamazsın. Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm bulamazsın…” (35 Fatır 43-44; Bak: 17/77; 18/55; 33/38,62; 40/85; 48/23).

Dolayısıyla ister doğal olarak isterse biyolojik saldırı ile olsun her iki ihtimalde de Allah’ın farklı bir kanuniyeti devreye girmektedir. Bu asla unutulmamalıdır. Bu konu ayrıca ele alınacaktır. 
Meydana gelen salgının doğal mı yoksa bir biyolojik savaş ürünü mü olduğunu anlayabilmek için yukarıdaki bölümlerde anlatılanların çok iyi anlaşılması; duygusal, anlık analizlerden, yorumlardan kaçınılması gerekir. 

Geleceği daha iyi görebilmek ve bir yol haritası ortaya koyabilmek için Koronavirüs salgınının aşağıdaki sorular açısından analiz edilmesinde fayda vardır:

• 2002 yılında ABD-Çin arasında yükselen gerilim, anlaşma ile sonuçlandıktan hemen sonra Çin’de SARS virüs salgını ortaya çıkmıştır. Bu bir tesadüf müdür? Yoksa bir güç ABD-Çin yakınlaşmasını istememiş midir? Bu güç kim olabilir?

• Koronavirüs salgınından önce ABD ile Çin arasında beklenmedik bir şekilde yakınlaşma olmuş ve ticarî bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmadan kısa bir zaman sonra Koronavirüs salgını önce Çin’de patlak vermiş ve ardından bütün dünyaya yayılmıştır? (Bu durum tartışılmaktadır.) Bu bir tesadüf müdür? Yoksa bir güç, ABD Çin yakınlaşmasını istememiş midir? Bu güç kim olabilir?
• Çin ile ABD’nin yakınlaşmasını istemeyen ve Çin’de virüs salgını yapabilecek olan bir güç var mıdır? Varsa kimdir? 

• Çin ve ABD’nin Koronavirüs salgını nedeniyle birbirini suçlamalarının sebebi, hikmeti nedir, anlamı nedir? Çin ile ABD arasında biyolojik savaş üzerinden bir hesaplaşma yaşanıyor olabilir mi? Yoksa 3. Dünya savaşını çıkarmanın yolları mı aranıyor ve ülke halkları özellikle, ABD halkı buna razı gelecek bir psikolojiye mi hazırlanıyor?

• Çin’in Wuhan bölgesinin özel bir önemi var mıdır? Bölgenin stratejik önemi nedir?

• Virüs salgını, ABD’nin ya da Siyonizm’in İpek Yolu projesine verdiği bir cevap olabilir mi?

• Dünya hâkimiyet mücadelesi veren “tek devlet”, “tek hükümet”, “tek para sistemi” ve “tek değer sistemi” diyenlerin (Siyonizm) öngördükleri gelecek dünya tasavvuru nedir? Bu virüs salgınından sonra dünya insanlığına önerdikleri yeni yapılanış nedir?

• Tek Dünya devleti kurmak isteyenlerin Dünyadaki insan nüfusu ile ilgili öngörüleri nelerdir? Dünya nüfusunu azaltmak istiyorlarsa bunun için neler yaptılar, yapıyorlar ve yapacaklardır? Bu amaç için salgın hastalıkları kullanıyor olabilirler mi?

• 3. Dünya savaşını çıkararak “Yeni Dünya Düzeni” kurmak isteyenlerin, Korona virüs salgını ile istedikleri küresel psikolojik ortam oluşmuş mudur?
Oluşmadı ise oluşturmak için başka ne yapabilirler? 
Dünya’ya daha büyük operasyonlar için ilk test mi yapılmıştır?

• 3. Dünya savaşı çıkarmak isteyenlerin ana niyeti kendilerinin merkezde olduğu yeni bir dünya düzeni kurmaktır. Bu “Yeni Dünya Düzeni”nin sağlam işleyebilmesi için Dünya nüfusunun 500 milyonun altına düşmesi gerekmektedir. O nedenle 3. Dünya savaşını çıkarmanın bir amacı da dünya nüfusunu azaltmaktır. Hem Koronavirüs salgını ile hem de üretilecek aşılarla nüfus plânlaması yapılmak isteniyor olabilir mi? 

• Aşılar, GDO’lu ürünler ve bazı ilaçlarla kısırlık arasında bir ilişki olduğu görülmektedir. AŞI, GDO’lu ürün üreticilerinin, ağırlıklı olarak Siyonist küresel sermaye olmuş olması bir tesadüf müdür? Koronavirüsünün kısırlık yaptığı iddiasını göz önüne alırsak, bunların koronavirüsü için sunacağı aşılar, kısırlık yapabilecek özellikte olabilir mi?

• Başta ABD olmak üzere, Batı toplumları, 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler provokasyonunda olduğu gibi, yeni bir yapılanmaya razı edilmek mi istenmektedir? 

• Çin yönetimi ile Siyonist küresel sermaye “Yeni Dünya Düzeni” konusunun belli boyutlarında anlaşmış olabilirler mi? İş birliği içinde midirler?

• Korona Virüs salgını ile birlikte Dünyanın her tarafında eş zamanlı olarak psikolojik harekât başlatabilecek güç kimdir? Salgın mı daha büyük psikolojik tahribat yapmıştır; yoksa bunların yayınları mı daha büyük psikolojik tahribat yapmıştır? 

• Eş zamanlı başlatılan bu psikolojik harekât, daha önceden yapılmış bir hazırlığın sonucu değil midir? Böyle bir olayın vuku bulabileceği esası üzerinde bir çalışma yapılmış olamaz mı? Salgın öncesi küresel güç merkezlerinin bir tavrı, öngörüsü, kamuoyu oluşturması olmuş mudur? 

• Salgın sonrası aynı küresel güç merkezlerinin söylemi, çağrısı, gösterdiği bir hedefi, var mıdır? İsrailli Siyonist Prof. Harari’nin 2019’da Davos’da kendisi ile yapılan röportajda ve salgın sonrasında kendisi ile yapılan röportajlarda söyledikleri ve yazdığı makalelerde ifade ettikleri bu açıdan değerlendirilmesi gerekmez mi? 

• Korona Virüs salgını ile birlikte tüm dünyada, ülkeler adeta kendi içlerine; insanlar da kendi evlerine kapanmak zorunda kaldılar. Uluslararası ticaret, turizm, hava yolları, yedek parça siparişleri ciddi bir şekilde olumsuz etkilenmiş, borsalarda çöküş yaşanmış ve ülkelerde ciddi ekonomik sorunlar ortaya çıkmış ve çıkmaya da devam etmektedir. Tam bu esnada Dünya Bankasının 1 trilyon Dolar kredi musluklarını açması ile “Siyon Liderlerinin Protokolleri” arasında bir ilişki var mıdır? 

• Korona salgınından kim daha çok zarar gördü, kim daha çok fayda sağladı ya da fayda sağlayacak? Kısa ve uzun vadede kâr ve zarar oranları nasıl gerçekleşecek?

• Bir üst bölümde çok önceleri yazılmış kitaplarda, çevrilmiş filmlerde, yapılmış özel toplantılarda ki konuşma ve simülasyonlarda, Korona Virüs salgınına benzer, hatta eşdeğer konuların işlenmesi ile bugünkü korona salgını arasında bir ilişki var mıdır? Bu kitaplar, filimler ve toplantılar, özel bir stratejinin ürünü müdür? Kitlelerde bir şuur altı mı olgunlaştırılmak istenmiştir? Bu güç kimdir ve ne yapmak istemektedir?

Soruları daha da artırmak mümkündür. Bunlar amacımızı açıklamak için yeterli olabilir. 
Bütün bu sorulara cevap ararken istikamet kayması olmaması için kaostan medet umanların, dünya hakimiyet mücadelelerinde kaos dönemlerini bilerek, isteyerek meydana getirdikleri ya da meydana gelen kaos ortamını kendi menfaatleri istikametlerinde kullanmak isteyecekleri gerçeğini unutmamız gerekmektedir. 

Karar verebilmek için genel sorulardan daha özel sorular üzerinde yoğunlaşmamız gerekmektedir.

Korona virüs salgınına ilişkin özel sorular:

1. Maryland Fort Detrick’teki “ABD Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü”nde meydana gelen sızıntıların mahiyeti nedir? Sızıntı, teknik bir arızadan mı yoksa şuurlu, belli bir amaca ve stratejiye uygun bir sızdırmadan mı kaynaklanmıştır? 

2. Sızıntıda korona virüse ilişkin herhangi bir veri yoksa grip salgını esnasında görülen korana virüsü ABD’ye nasıl ve ne şekilde geldi?

3. Wuhan’daki 7. Askeri Dünya Oyunları’na katılan ABD’li 369 askeri oyuncunun gittiklerinde ve döndüklerinde bir teste tabı tutulmuşlar mıdır? Eğer tabî tutulmuşlar ise sonuçları nelerdir? Tabî tutulmamışlar ise sebebi nedir?

4. Wuhan Biyolojik Araştırma Merkezi’nden dışarıya herhangi bir sızma var mıdır?

5. Wuhan Biyolojik Araştırma Merkezi’nden dışarıya herhangi bir sızma olmuş ise bu, kaza olarak mı vuku bulmuştur yoksa kasıtlı bir sızdırma mı söz konusudur?

6. Wuhan Biyolojik Araştırma Merkezi’nden dışarıya olan sızma kaza değilse, iradî bir sızdırmayı 7. Askeri Dünya Oyunları’na ve yılbaşı tatiline denk getiren gücün, mekanizmanın ne olduğu önemlidir. İhtimaller nelerdir: 

a. Çin yönetimi, 
b. Çin’deki etkin Siyonist mekanizma/Masonluk + MOSSAD, 
c. ABD Yönetimi CIA/Pentagon, 
d. ‘b ve c’dekiler birlikte,
e. ‘a, b, c’ birlikte.

7. “ABD askeri laboratuvarı”, aynı kentte bulunan “Maryland özel statüye sahip Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi ile birlikte “hayvanlardan insanlara bulaşan koronavirüs ile ilgili bir çalışma yapmışlar mıdır?

8. 18 Ekim 2019'da, New York’ta, Johns Hopkins Sağlık Merkezi, Dünya Sağlık Forumu, Dünya Ekonomik Forumu’nun düzenlediği toplantıda kamuoyuna açıklanmamış özel oturumlarda ki konuşmalar ile salgın arasında bir ilişki kurulabilir mi? 

9. İlaç, özellikle aşı endüstrisinin salgınla bağlantısı olup olmadığı ya da süreçten nasıl yararlanmak isteyeceği?.. Bu bağlamda “Melinda ve Bill Gates Vakfı”nın İngiltere’deki Korona virüs aşı patenti alan “Pirbright Enstitüsü”ne fon sağlamış olması nasıl yorumlanmalıdır?

10. Korona Virüs Salgını, “Dünya Nüfusunu Azaltma Projesi”, “Dijital Dünya Düzeni Projesi”, “Tek Devlet-Tek Hükümet-Tek Para Sistemi Projesi”, “21. Asır ABD Yüzyılı Olacak (PNAC) Projesi” ve “3. Dünya Savaşı Projesi” ile ilişkili başlatılmış olabilir mi? Virüs salgını bir kaza sonucu vuku bulmuş ise meydana gelen kaos ortamından bu proje sahiplerinin nasıl yararlanmak isteyebilirler?

11. Rockefeller Vakfı’na bağlı Global Business Network (GBN) tarafından 25 Mayıs 2010 tarihinde yayınlanmış, ‘Teknoloji ve Uluslararası Kalkınmanın Geleceği İçin Senaryolar’ başlıklı raporda, geçmiş zaman kipi kullanılarak 2030 yılına kadar olacak gelişmelerle ilgili öngörülenlerin, bugünle bir ilgisi yok mudur?

12. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) yöneticisi Robert Redfield, ABD Kongre üyesi Harley Rouda’nın sorusunu cevaplarken, “Gerçekte bu merkez grip hastaları arasında yeni tip korona virüse yakalananları da tespit etmiştir.” söylemiş/itiraf etmiş olması, ABD’de hem grip hem de korona salgınının eş zamanlı başladığını göstermiyor mu? 

12. maddede ifade ettiğimiz ABD içindeki bir sorgulama, ABD içinde Neocon- Siyonist ittifakı ile Amerikan Milliyetçileri arasında muhtemelen bir iç ihtilafın var olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan da bu durum, ABD’deki korona virüsünün Çin Wuhan’daki virüs salgınından daha önce ortaya çıktığını ortaya koymaktadır. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC)’nin korona virüs vakasını grip salgını ile gölgelemesi, örtmesi düşündürücüdür. Bu durumda yukarıdaki 1. Madde üzerinde durmamız ve bir sorgulama yapmamız gerekmektedir. İster virüs sızsın, isterse sızdırılsın bundan bir güç faydalanmak istemiştir. Bu, dünya hâkimiyetini yeniden kurmak isteyen ABD devleti olabileceği gibi “Tek Dünya devletini savunan”, ABD’de çok etkin ve güçlü olan Siyonist merkez de olabilir. Dahası her ikisinin ittifakı da olabilir.

Başta Rockefeller Vakfı tarafından 25 Mayıs 2010 tarihinde yayınlanmış, ‘Teknoloji ve Uluslararası Kalkınmanın Geleceği İçin Senaryolar’ olmak üzere tüm öngörüleri/senaryoları, geleceğin dünyası ile ilgili başta Rockefeller olmak üzere Kissenger, Brezezinski ve Harari gibi Siyonist önderlerin konuşmalarını masaya yatırıp düşündüğümüzde ve Korona virüs saldırısı üzerinden başlatılan Psikolojik harekâtın arkasındaki medya gücünü göz önüne aldığımızda; “Siyonizm, Dünyaya Wuhan korona salgını üzerinden büyük bir operasyon çekmektedir.” diyebiliriz.

Şu an dünyada biyolojik, psikolojik, ekonomik ve sosyolojik savaşın birlikte yürütüldüğü unutulmamalıdır.

Bu da bize; “(Allah İblis’e) “Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar; mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaatlerde bulun. Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.” (17 İsra 64) ayetini hatırlatmaktadır.

SONUÇ

TÜRKİYE KRİZİ TEK MERKEZDEN, TEK SES VE TEK YÜREK OLARAK YÖNETMELİ
Bir biyolojik saldırı karşısında alınması gereken tedbirler, bir uzmanlık işi olup bizim alanımızın dışındadır. Bu konuda yorum ve değerlendirme yapmak, yol göstermek uzmanların işidir. Bu alanla ilgili bir şey söylemek uygun olmaz.

Korona Virüs Salgını ile ilgili, başta devlet olmak üzere, siyasi partiler, STK’lar, Gönüllü Kuruluşlar, Cemaatler ve Hareketlerin üstlenmesi gereken görev ve sorumluluklar vardır. Korona Virüs saldırısı, uzun vadeli, 100 yıllık bir stratejinin yürürlüğe sokulmasının başlangıcıdır. Bizler politikalarımızı, stratejilerimizi bu gerçeği göz önüne alarak belirlemeli ve ortaya koymalıyız:

1. Türkiye’de sivil ve asker kökenli çok iyi uzmanların var olduğuna inananlardanız. O nedenle yapılacak ilk iş, bu yetenekli uzman heyeti, fikri ve siyasi görüşü ne olursa olsun, bir araya getirip organize etmek, olmalıdır.

2. Korona virüs salgını küresel bir biyolojik savaş durumudur. O nedenle korona virüs salgının neden olduğu kriz, tek merkezden, tek ses ve tek yürek olarak yönetilmelidir. Bu konudaki kriz masalarında, biyolojik saldırı ve savunma, psikolojik harekât, sosyolojik savaş ve halkla ilişkiler konusunda uzman, sivil- asker insan unsuru mutlaka bulunmalıdır. Ayrıca merkezi kriz masasına bağlı bir Bilim Kurulu oluşturulmalıdır. Bütün kurullarda iktidar ve muhalefet partilerini temsil eden birer siyasetçinin olmasında fayda vardır. Gerek, Merkezi Kriz Masası’nın ve gerekse Bilim Kurulu’nun birer sözcüsü olmalıdır. Her kafadan bir ses çıkmamalı, toplumun kafası karıştırılmamalı, morali bozulmamalıdır. Kurul üyeleri şahsı düşüncelerini kurullarda açık net olarak ortaya koymalı, Allah’a, gelecek nesillere ve tarihe karşı sorumlu olduklarını unutmamalıdırlar.

3. Yeni Biyolojik saldırılar gelebilir. O nedenle Türkiye, bu krizden ders almalı biyolojik savunma sistemi varsa, onu güncellemeli ve de kuvvetlendirmeli, yoksa acilen kurmalıdır.

4. Siyasi partiler, STK, Gönüllü Kuruluşlar, cemaatler, hareketler, kanaat önderleri, akademisyenler, gazeteciler bu süreci bir seferberlik hali olarak görmeli, gerilimi artırıcı dil ve söylemden uzak durmalıdırlar. Yapacakları her türlü hatırlatma ve önerileri tatlı bir dil ve üslupla yapmalıdırlar. Herkes sosyal medyayı bu kapsamda dikkatli olarak kullanmalıdır.

5. Hiçbir siyasi yapı, süreçten özel bir menfaat bekleme psikolojisine girmemelidir. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere yönetici kadrolar, Parlamento’da olsun ya da olmasın diğer siyasi partilerin fikirlerini ve görüşlerini almalıdırlar. Muhalefet partileri öngördükleri çözüm ve tedbirleri, belli bir nezaket içerisinde yönetime ve kamuoyuna duyurmalıdırlar.

6. Korona virüs salgını ile ilgili tüm dünyada yürütülen yıkıcı, tahrip edici bir psikolojik harekâtın/savaşın sonucu olarak, insanlar çok hassaslaşmış ve adeta “panik atak” olmuşlardır. Bu insanlara mümkün olduğunca, zamanında bilgi vermek; sade, ümit verici, gerçekçi, şefkatli, dürüst konuşmak, insanların anlayamayacağı bilgileri vermekten kaçınmak, sorularına ve sorunlarına açık bir şekilde cevap vermek, rahatlatıcı ve sakinleştirici etki yapar. 

7. Kriz ile ilgili her türlü müdahalede, adil, şefkatli olmak, olmazsa olmazdır. Taraflı davranılıyor, imaj ve intibaı sürecin yönetilmesinde son derece tahripkâr olur. Özellikle yönetici kadrolar, böyle bir imaj ve intiba oluşturmaktan kaçınmalıdırlar.

8. Siyası iktidar, bu olağanüstü hâl döneminde ihtilaflı konularla ilgili yasal düzenleme yapmamalı, gerilimin ortaya çıkmasına vesile olacak uygulamalardan kaçınmalıdır.
9. Türkiye’nin öncelikle ele alması gereken, hatta seferberlik ilan etmesi gereken konu, yerli ve milli bir aşı sistemi kurmaktır. Türkiye, bunun için büyük bir seferberlik ilan etmelidir. Bu, devletin sorumluluğunda gerçekleştirilmelidir. Türkiye’nin böyle bir insan potansiyeli olduğuna inanıyoruz. 

Virüs salgını ile ilgili dışarıdan gelecek aşıların, kısırlık yaptığına ilişkin çok ciddi iddialar vardır. Bu nedenle Batı menşeli aşıların gelecek nesiller üzerinde yapacağı tahribat çok büyük olabilir.
10. Geçmişte stratejik alanlarla ilgili yapılmış uluslararası düzeydeki tüm özelleştirmeler yeniden ele alınıp değerlendirilmelidir.

11. Bizim inancımıza, anlayışımıza göre Türkiye’nin kılcal damarlarına yerleşmiş, uyuyan virüsler, gizli bir el, gizli bir güç vardır. Her kriz döneminde bunlar, bağlı oldukları merkezlerden aldıkları emirlerle krizi derinleştirmekte ve yöneticilerin elini kolunu bağlamakta, sürekli gayrimemnun üretmektedirler. FETÖ ve Şehir Üniversitesi operasyonları ile ilgili yazdığımız yazılarda, İnönü’den Erdoğan’a kadar farklı insan unsurlarının bu konuda söylediklerine bakılabilir. Bu tehlike dikkate alınmalıdır.

12. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere gizli el ve gizli güce dikkat etmelidirler. Bu dönemde yapabilecekleri en büyük tahribat, grip ve akciğer hastalıklarından ölenlerin tümünün korona virüs salgınından dolayı öldüğü, imaj, intiba ve kanaatini oluşturmak olabilir. Bu nedenle Kriz masasında oto kontrol mekanizması oluşturulmalıdır.

13. Medya kanalları, karanlık gücün yürüttüğü psikolojik savaşa hizmet edecek yayınlardan kaçınmalı, moral bozmamalı, moral yükseltmelidir. Merkezi Kriz Masası bununla ilgili bir yol haritası ortaya koymalıdır.

14. Korona virüs salgını sonrasında Batı dünyasının inşa ettiği bütün felsefi ve fikri anlayışlar altüst olmuştur. Liberalizmin söyledikleri, bugün bir anlam ifade etmemektedir. Kutsadıkları tüketim toplumu, deizm, ateizm yaklaşımları iflas etmiştir. İnsanlar, İtalyan Başbakanının ifadesi ile “Göktekine” sığınmış, Müslümanlarla beraber sokaklarda, caddelerde kılınan namaza bilmedikleri halde iştirak etmişlerdir. Olmazsa olmaz dedikleri her şey alt üst olmuştur. Buna da nanometre büyüklüğündeki bir virüs sebep olmuştur.

15. Dünyaya yayılan Korona Virüs salgını (pandemi) ile birlikte yeni bir dünyayı, geleceğin dünyasını şekillendirebilmek için sınırsız ve topyekûn özellikli bir kavga başlamıştır dememiz yanlış olur. Şiddetlenecektir dememiz daha doğrudur. Çünkü bu kavga, Hz. Âdem ile İblis arasında başlamış ve bugüne kadar devam etmiştir; bundan sonra da devam edecektir. Bu büyük ve köklü mücadelede barış dönemleri Resulullah’ın (sas.) ifadesine göre “geçici dönemlerdir”:
Hz. Muhammed: “Ey insanlar! Sizler sulh ve sukûnet devrindesiniz. …

Öyleyse, gelecekteki mücadeleler için hazırlanın. Sulh ise yakında miadı dolacak olan bir hazırlanma devresidir. Karanlık geceler gibi işler karıştığı zaman Kur’an-i Kerim’e sarılınız. Çünkü o, düşmanlarının yenilmeyen hasmıdır.”

16. Bundan sonra geleceğin dünyasını ya Allah, Kur’an ve Peygamber yolunda giden Müminler ya da İblis’in yolunda giden Nemrutlar, Firavunlar, Belamlar ve Tağutlar inşa edecektir. Bu mücadelenin sonunda geleceğin dünyası ya İblisin ön gördüğü “Dijital Dünya Düzeni” olacak ya da Allah’ın insanlara vadettiği Hak ve Fıtrat Merkezli Adil Dünya Düzeni olacaktır. Bu, tarafların vereceği mücadeleye bağlıdır. 

17. Bundan sonra yapacağımız ana çalışma, Hak ve Fıtrat Merkezli Adil Dünya Düzeninin her sahada teorik temellerini inşa etmektir. Herkes ve her kesim iş birliği içerisinde bir seferberlik ilan etmek zorundadır.

18. Allah’ın yardımını hak edecek teorik temelleri olan bir çalışma, gayret, strateji, politika ve kadrolu bir mücadele verirsek Allah, bize çıkış yollarını gösterecektir:

“Bizim uğrumuzda cihad edenlere, biz şüphesiz onlara yollarımızı gösteririz. Gerçek şu ki Allah, ihsan edenlerle beraberdir.” (29 Ankebut 69)

Hak ettiğimiz takdirde, Allah görünmez orduları ile birlikte bize yardım edecektir:
“Ey iman edenler; Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece biz de onların üzerine, bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.” (33 Ahzab 9)

19. Biyolojik savaş üzerinden Allah’a ve insanlığa savaş açanlar, kendi kurdukları tuzağa düşeceklerdir:
“Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen, bir tuzak vardır…”(14 İbrahim 46)

20. Hiç şüpheniz olmasın ki; 
“Ey millet/önde gelenler, sizin için benden başka bir tanrı/ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, bel ki Musa'nın ilahına çıkarım.” (28 Kasas 38) diyen Firavun’un sonu ile 
“…Tanrı insanın paçalarından tutup onun ilerlemesini, güç elde etmesini engelleyen bir sanıydı. Biz Tanrı’ya karşı sorumluluklarımızı reddederek 200 yıldır dünyanın efendisi olduk.”

…Bu aşamadan sonra, hâlâ dünyanın patronu olmak için Tanrı’yı ve O’na karşı sorumluluklarımızı reddetmek yetmeyecek: Bundan sonra Tanrı’dan geriye kalan hayaleti/hortlağı da yok etmeliyiz. Vurmamız gereken hedef, ahlâktır… 

"…Askerî ve ekonomik olarak vazgeçilmez olan yoksullar yerine, kendi çıkarları için hareket eden 20. yüzyıl elitleri, 21. yüzyılda üçüncü sınıf insanları taşıyan vagonları (her ne kadar acımasız olsa da) tamamen geride bırakmak ve sadece birinci sınıfla geleceğe doğru ilerlemek istiyorlar…” diyen Wendy Brown’un sözcülüğünü yaptığı zalimlerin/“20. yüzyıl elitlerinin”(!) sonu, 

“Bulutların üstündeki Tanrının akıllı tasarımı değil, bizim akıllı tasarımımız ve bulutlarımızın akıllı tasarımı. “Tanrı olmak istemek değil, Tanrı olmak istememektir ahlâksızlık…”
“…Askerî ve ekonomik olarak vazgeçilmez olan yoksulları korumak yerine kendi çıkarları için hareket eden 20. yüzyıl elitleri, 21. yüzyılda üçüncü sınıf insanları(gereksizleri) taşıyan vagonları (her ne kadar acımasız olsa da) tamamen geride bırakmak ve sadece birinci sınıfla geleceğe doğru ilerlemek istiyor.»(30) diyen Harari’nin sözcülüğünü yaptığı zalimlerin/ “20. yüzyıl elitlerinin”(!) sonu, 

"…Dünya, ıskarta insan, (işsiz) tüketilmiş mal ve eşyanın çöpleri ile doldu. 

Modernite için, bir varlık olan insanın ıskartaya (çöpe) dönüşmesi ile eşyanın çöpe dönüşmesi aynıdır. Atık insanlar hız kesmeden çoğalıp muazzam miktarlara ulaşırken gezegendeki çöp alanları ve atığı geri dönüşüme sokacak araçlar giderek azalmakta.’ Bundan sonra gündemimiz, ‘atık insanların ve insani atıkların tasfiyesi’dir.” diyen Zygmunt Bauman’ın sözcülüğünü yaptığı zalimlerin/ “20. yüzyıl elitlerinin” (!) sonu aynı olacaktır. 

21. Unutmayın Allah’ın vaadî haktır ve Allah seri hesap sorandır:

“[De ki: «Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar.»” (10 Yunus 21).

“Onlar ise bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu.» Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.” (3 Al-i İmran 54)

22. Küresel zalimler, biyolojik savaş üzerinden tüm insanlığa bir tuzak kurup yeni bir düzen inşa etmek istemektedirler. Allah kötü hesap yapanların hesaplarını bozacak, kurdukları ve kurmak istedikleri tuzakları, geçmişteki zalim, müstağni, mütekebbir, müfsid, Nemrut, Firavun, Belâm gibi tüm yönetici ve toplulukların başlarına geçirdiği gibi bugünkülerin de başına geçirecektir:
“İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye, Allah onlara yapmakta olduklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır.
De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik olanlardı…” (30 Rum 41-42)

23. O nedenle bugün iman etmiş olanlar; Firavun ve askerlerinin suda boğulması ve her şeylerinin yerle bir edilmesini (7 Araf 136-137); Nuh kavminin tufanla yok edilmesini (7 Araf, 59-64); Lût kavminin yerin dibine geçirilmesini, üzerlerine azap sağanağı gönderilmesini, korkunç bir çığlıkla yakalanmalarını, üzerlerine işaretlenmiş taş yağdırılmasını (7 Araf, 84; 11 Hud, 82; 15 Hicr, 73-74); Sebe kavmine Arim Seli gönderilmesini (34 Sebe, 16-19); Fil Ashabı’na kuşlar aracılığıyla taş atılmasını (105 Fil 1-5); Antakya halkının çığlıkla yakalanmasını (36 Yasin, 29); Şuayb kavminin dayanılmaz bir sarsıntı, dayanılmaz bir sesle yok edilmesini (7 Araf 91; 11 Hud, 94); Semud kavminin dayanılmaz bir sarsıntı, bir sesle helak edilmesini (7Araf, 67-78; 15 Hicr, 83); Hud kavminin kulakları patlatan bir kasırga, dayanılmaz bir sesle yok edilmesini (23 Muminun, 41; 41 Fussilet, 16) asla unutmamalı ve üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli, ertelememeli bir ve bütün olarak hareket etmelidirler.


“Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz Onun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar.” (3 Al-i İmran 103. Ayet)

HENÜZ VAKİT VARKEN, YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR.