Sekam
Henüz vakit varken...
Mail Adresiniz :
Şifreniz :
Mail Adresiniz : Şifreniz : Şifre Tekrar : Adınız Soyadınız : Telefon No ( isteğe bağlı) :
BİYOLOJİK SAVAŞ ÜZERİNDEN DİJİTAL DÜNYA DÜZENİNİ İNŞA ETMEK-2

BİYOLOJİK SAVAŞ ÜZERİNDEN DİJİTAL DÜNYA DÜZENİNİ İNŞA ETMEK-2

BİYOLOJİK SAVAŞIN TARİHİ SÜREÇ İÇERİSİNDE KULLANILMASI
 
Prof. Dr. Burhanettin Can – Umran Dergisi Nisan 2020/308. Sayı
 
İnsanlık tarihinde biyolojik silah/ajan kullanımının tarihi çok eskidir. (2, 3, 13, 14) İnsanlık tarihinde yol boyu meydana gelen biyolojik savaşlar ana hatları ile tasnif edilmiş ve fakat yer darlığından dolayı yazıya konulamamıştır. Dikkat çeken çok önemli bir nokta, tarihte hiçbir İslâm yönetiminin insanlığa karşı böyle bir saldırısı olmamıştır. 
Biyolojik silahların tarihsel süreçte İblis’in yolundan giden Tağutlar, Firavunlar, Nemrutlar ve Belamlar tarafından kullanılmış olması bize; “…O, iş başına geçti mi yeryüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, fesadı (bozgunculuğu ve kışkırtıcılığı) sevmez.” (2 Bakara 204-205) ayetlerini hatırlatmaktadır.  
 
GEÇMİŞTEKİ ÖZEL TOPLANTILAR, FİLİMLER, SİMÜLASYONLAR,
AÇIKLAMALAR VE KORONA VİRÜS SALGINI 
 
Rockefeller Sağlık Araştırmaları Enstitüsü tarafından 1931 yılında Porto Rikolu 300 kişi üzerinde kanser deneyi yapılmıştır. Deney sonrasında 13 Porto Rikolu acılar içerisinde ölürken projenin yürütücüsü Prof. Cornelius Rhoads şu iğrenç açıklamayı yapmaktan utanmamıştır (3): 
“Porto Rikolular bu dünyadaki en pis, en tembel, dejenere olmuş bir ırktır. 13 tanesini öldürerek ve diğerlerinin kanser olmasını sağlayarak bu ırkı ortadan kaldırmak için elimden gelenin en iyisini yaptım.”
 
9 Haziran 1969’da ABD Savunma Departmanı Biyolojik Araştırma Enstitüsü üst düzey ve proje yöneticisi, Dr. Donald Mac Arthur, Beyaz Saray’da yapılan bir toplantıda kullandığı şu ifadeler, gerçekten ibret verici ve düşündürücüdür (3):  
“Bugüne kadar bilinen tüm hastalıklara neden olan bütün organizmalardan birçok yönden ayrılan yeni bir bulaşıcı mikroorganizmanın 5 veya 10 yıl arasında geliştirilmesi mümkün olacaktır.
Daha önemli bir nokta da şu: Bu mikroorganizma, mevcut bulaşıcı hastalıklara karşı güvendiğimiz bağışıklık ve iyileştirici işlemlerin hepsine karşı çıkabilecek yapıdadır. 
İnsan bağışıklık sistemini yok edecek biyolojik silah üzerinde düşmanlar çalışmaktadır. Bu araştırmayı biz yapmadığımız takdirde bizim açımızdan büyük bir zaafiyet oluşacaktır.”
 
Siyonist lobinin etkin isimlerinden olan ve ABD Başkanları Carter, Reagan, George H. W. Bush dönemlerinde önemli görevlerde bulunan Brzezinski, biyolojik silahları ve savaşı savunmuş, 1976 yılında yazdığı “Between Two Ages” adlı kitabında 2018 yılı içinde bir biyolojik saldırının varlığına dikkat çekmiştir (3): 
“Bir uzmanın belirttiğine göre 2018 yılına gelindiğinde gizli savaşı gerçekleştirmek için başlıca ulusların liderlerine çeşitli teknolojik tekniklerin kullanımı sunulacak… Bir ulus bakteriyolojik yollarla bir rakibe gizlice saldırabilir. Kendi silahlı kuvvetleriyle düşman ulusu devralmadan önce alternatif olarak hava modifikasyon teknikleri, kuraklık veya fırtına gibi taktikler üretilip kullanılabilir.”
 
1981 yılında Dean Koontz'un "KARANLIĞIN GÖZLERİ"(The Eyes of Darkness) adlı kitabında, 39 yıl önce, "2020'de Vuhan'da virüs çıkacak, dünya ekonomisi çöküp el değiştirecek" diye yazarken (15), bu öngörüsünü nereye dayandırmış olabilirdi? Bunun sorgulanması gerekiyor? 
Bu bize, 1$ üzerindeki Siyonist Piramit’in zirvesindeki “karanlıktaki gözü hatırlatmaktadır. 
Dean Koontz kadar isabetli öngörüde bulunamasa bile Amerikalı yazar Robert Ludlum, “Cassandra Compact” adlı romanında, 2001, “mekikle uzaya gönderilen çiçek virüsünün yerçekimsiz ortamda mutasyona uğratılarak binlerce kere daha öldürücü biyolojik silah haline getirilmesi” konusunu ele alıp işlemiş ve bu günlerde yaşananların bir tasvirini yapmıştır (16): 
“Virüsün bir panzehiri olmadığı için hastalığa yakalanan ülke hemen sınırlarını kapatacak. 
Mesela Irak’ı düşünelim. Bağdat istediğimiz bir şeyi yapmadı ve bu ülkeye saldırı kararı verildi. Virüs su şebekesine ya da yiyecek maddelerine karıştırılır, büyük çapta ölümlerin hızla görülmesiyle insanlar kapatılmış olan sınırlara koşarlar. Olay tüm dünyada duyulur. Dağlardan diğer ülkelere kaçmaya çalışan Iraklılar bile takip edilerek öldürülür. Çok basit bir şekilde düşman imha edilir. Düşman karşı koyamaz çünkü artık ordusu ve altyapısı yoktur. 
Devlet ayakta kalamaz çünkü kendi insanları ona isyan eder. Tek çaresi teslim olmak ve panzehir için yalvarmaktır.” 
 
17 Ocak 2005 tarihli Hürriyet gazetesinde, ABD’de biyolojik saldırı tatbikatı ile ilgili bir habere yer verilmiştir (16):
“ABD’de iki üniversite tarafından biyolojik bir saldırı durumunda nasıl tepki verileceği geçen hafta sanal bir tatbikatla canlandırıldı. ABD’nin eski Dışişleri Bakanlarından Madeleine Albright’ın ABD Başkanı rolünü oynadığı senaryoda (…) Ocak ayının ilk günlerinde Frankfurt Havalimanı ve Rotterdam Metrosu ile aynı anda İstanbul Kapalıçarşı’da üç sırt çantalı terörist çiçek virüsü püskürtür. 
(…) Bir saat içinde altı ülkede 240 çiçek hastalığı vakası çıkar ve kısa sürede bu sayı 3000’e kadar yükselir. 
Borsa çöker ve binlerce kişi kentleri terk etmeye çalışır, her yerde kargaşa çıkar. Senaryoya göre ABD Başkanı olan eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, Dünya Sağlık Örgütü’nün aşılamalarda sorumluluğu üstlenmesine karar verir.”
 
2008 yılında Slyvia Browne ve Lindsay Harrison tarafından yazılan “Dünyanın Sonuna İlişkin Tahminler ve Kehanetler” adlı kitapta, “…2020’lerde, akciğerleri ve bronşları ciddi oranda etkileyen, tedaviye ise zalimce direnen zatürre benzeri bir hastalığın patlaması nedeniyle ortalıkta ameliyat maskeleri ve plastik eldivenlerle dolaşan çok daha fazla insan görüleceği”, “…Bir kış boyunca müthiş bir paniğe yol açtıktan sonra aniden ortadan kaybolacağı” ve “10 yıl sonra tekrar saldırıya geçecek ve sonrasında aniden ortadan kaybolacak” şeklindeki kehaneti (!) bu günlerin özlü tasviri olup gizli bir stratejinin varlığına işaret etmektedir. (17)
2015 yılında İtalya RAI TV'de "Tgr Leonardo" programında yayınlanan, “Wuhan ve Kuzey Carolina üniversitelerinin yarasa ile farelerden bulaşan ve akciğerlerde büyük tahribata yol açan bir "süpervirüs" üzerine ortaklaşa yaptığı çalışmayı merkeze alan bir belgesel yayınlamıştır. Bu belgeselde "Bir grup Çinli bilim adamı yarasalardan aldıkları bir proteini SARS virüsü üzerine aşılıyor. Böylelikle yeni tip bir SARS virüsü geliştiriyorlar. İnsanda bulunan “Shc 14 molekülü, yeni tip koronavirüsün insanın solunum yolları hücrelerine saldırmasını sağlıyor."(18)
 
Wuhan ve Kuzey Carolina üniversiteleri devletlerinin ilgisi ve bilgisi olmadan böyle bir özel çalışmayı yapmaları mümkün değildir. Bu iki üniversite arasında yapılan protokolun kamuoyuna duyurulması ve bu çalışmada yer alan bilim insanlarının çıkıp konuşması gerekmektedir.  
Dan Brown’ın kitabı referans alınarak 2016 yılında yapılan "Inferno" (Cehennem) adlı filimde, “4 milyar insanı öldürecek ve dünya nüfusunu haftalar içinde yarıya indirecek bir virüsü yaymanın, insanoğlunun tek çaresi olduğuna inanan milyarder” karakterinin, filmdeki -aşağıdaki konuşması- önemlidir (16, 19): 
"Milyarder: Dünyadaki insan sayısının bir milyara ulaşması yüz bin yıl sürdü. İki milyara ulaşması ise 100 yıl. Ve sadece 50 yılda ikiye katlandı. 1970'de 4 milyar insandık. Şu ansa nerdeyse 8 milyarız. Yaşamı sürdürülebilir kılan yolları yok ediyoruz. Dünyanın başına bela tüm sorunların kökeninde, aşırı insan nüfusu olduğu görülebilir. Ormanları kesiyoruz. Aşırı tüketiyoruz. Çöpleri atıyoruz. Davranışları en hızlı acılar değiştirir. Belki bizi acılar kurtarabilir... 
Esas hastalığın insanlar olduğunu anlat onlara, 'cehennem'in ise tedavi..."
 
"Inferno" (Cehennem) filmindeki konuya benzer ve fakat daha günceli yansıtan bir dizi film, 2018 yılında yayınlanan Güney Kore yapımı My Screet Terrus adlı dizide işlenmiştir; adeta bugünkü korona virüs anlatılmaktadır. Yer darlığından dolayı sadece doktorun konuşması verilmektedir (20): 
“Doktor: Daha detaylı araştırmamız lazım ama mutasyona uğramış korona virüsü gibi. MERS, SARS, yaygın grip hepsi aynı gen bilgisi ile aynı türe girer. Korona virüsü solunum sitemine saldırır. 2015'teki MERS salgını sırasında ölüm oranı yüzde 20'nin üzerindeydi. Az önce dediğim gibi mutasyona uğramış bir virüs. Biri ölüm oranını neredeyse yüzde 90'a çıkartmak için üzerinde oynamış. Bu virüs doğrudan beş dakika içinde akciğerlere direkt saldırsın diye üretilmiş. Şu anda tedavi veya aşı mevcut değil. Geliştirilmesi zor.”
 
Çin’in Wuhan bölgesinde başlayan ya da başladığı iddia edilen korona virüs salgını ile birlikte dünyada oluşan olağanüstü durumu daha iyi anlayabilmek ve yorumlayabilmek için İtalya'nın Torino Lingotta Oteli'nde 2018 yılında yapılan Bilderberg toplantısı ile ilgili medyada yer alan aşağıdaki haber, bugünü tasvir etmektedir (15):  
“Toplantıya FED eski Başkan Yardımcısı Stanley Fischer (İsrailli Amerikalı ekonomist ve Federal Rezerv'in eski başkan yardımcısı, Dünya Bankası'nda baş ekonomist, İsrail ve ABD vatandaşı, 2005-2013 yılları arasında İsrail Merkez Bankası Başkanı), ABD'nin en derin adamı Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger, CIA eski Direktörü David Petraeus, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney, Airbus Ceo'su Thomas Enders, Vatikan Dışişleri Bakanı Cardinal Parolin (Vatıkan Bildergberg toplantılarına ilk kez davet edilmiş ve Parolin Pentagon'a yakın, Derin Amerika ile bağlantıları olan biri)  olmak üzere eski başkanlar, başbakanlar, bakanlar, istihbaratçılar ve dünyaya yön veren zengin aileler ile ilaç şirketlerinin yöneticileri çağrılmıştır. 
Vatikan Dışişleri Bakanı Cardinal Parolin, o toplantıda “Dünyayı Etkileyecek Bir Virüs Olursa” ekonomilerin ne kadar etkileneceğini sordu. FED eski Başkanı konunun uzmanıydı. Ekonomileri etkileyecek bir virüsün pek mümkün olmadığını söyledi. "Ancaak" diye devam etti. İyi bir panik havası oluşturulup insanları etkileyebilecek bir medya çalışması yapılırsa, hayata geçecek algının piyasaları çökertebileceğini söyledi.” 
Wuhan bölgesinde başlayan ya da başlatılan korona virüs salgını ve onunla eş zamanlı olarak tüm dünyada başlatılan panik ve kargaşa oluşturan, ekonomik krize neden olan, tek bir merkezden düğmeye basılmış gibi, medya üzerinden yürütülen psikolojik saldırı/savaş kararı, Siyonist bir yapılanma olan Bilderberg toplantısında alınmış olamaz mı?   
Çin’in Wuhan bölgesinde 7 Ocak 2020 tarihindeki Corona virüs salgınından önce 18 Ekim 2019'da, New York’da, Johns Hopkins Sağlık Merkezi, Dünya Sağlık Forumu, Dünya Ekonomik Forumu, Johnson&Johnson gibi ilaç şirketleri ve (koronavirüs için aşı patent sahibi Pirbright Enstitüsü’nün ortaklarından biri olan) Bill ve Melinda Gates Vakfı yöneticilerinin de içinde olduğu 16 özel makam sahibi kişiler, birlikte “Olay/Etkinlik/Event 201 – Küresel Bir Salgın Egzersizi” adlı “3,5 saat süren” “salgın(pandemi) hastalıklar simülasyonunu” izleyip değerlendirmişlerdir. (3,16, 21-25)
Medyaya yansıyan boyutu ile Simülasyonun senaryosunun ana fikri kısaca şudur (23): 
“Latin Amerika ülkesi Brezilya’da bir domuz çiftliğinde değişime uğramış koronavirüs, kontrol edilemez hızda küresel tehdit haline gelir. Bu virüs, SARS’tan biraz daha öldürücü ama bugüne kadar görülmüş virüslerden çok hızlı yayılma yeteneğine sahiptir. Aşısı yoktur, bağışıklık sistemimiz bunu hiç tanımamaktadır, çünkü bilinen grip virüslerinden ayrışmıştır.”
“Salgına hazırlıksız yakalanan devletler ilk çare olarak “küresel karantinayı” yürürlüğe koyuyor, insanların eve çekilmesi, medya ve sosyal medya üzerinden virüsle ilgili haberlerin abartılı şekilde aktarılması, önce sosyal hayatın durmasını, devamında da sanayi üretimi ve ticaretteki düşüşle büyük bir küresel ekonomik krizin tetiklenmesine yol açıyor. Sosyal huzursuzluk zamanla sokağa yansıyor, hükümetlerin düşmesine, sivil özgürlüklerin askıya alınmasına neden oluyor.”
 
“Olay 201” tatbikatında ele alınan “hayali” virüsün adı da, Koronavirüs. 
Simülasyonda, “…60 milyon civarında insanın öleceği ve virüsün aşısının bir yıl boyunca bulunamayacağı” konusu işlenmiştir. (3) Toplantıda alınan önemli kararlardan biri; “Salgın hastalıklar konusunda ‘sahte haberlerin' yayılmasını durdurmak” için; “bilgiyi kontrol etmeli” bunun da tek yolu, tek bilgi sağlayıcısının Dünya Sağlık Örgütü olmasıdır!” (3, 21, 22)  
Simülasyonda vakanın adı, tesadüfi olarak (!) “Etkinlik 201” olarak konmuştur. Wuhan araştırma merkezinde Virüs çalışmasının yapıldığı bölümün numarası da 201’dır. 
Bill Gates ve ilişki ağı karanlık olup Siyonist mekanizma ile iç içedir ve son yıllarda aşı ile yakından ilgilenmektedir. Bunların öncülüğünde yapılmış olan toplantıda medyaya yansımayan görüşmelerin ne olduğu önemlidir. Medyaya yansıyan bilgilere bakarak şunu söyleyebiliriz: Önce virüsü, sonrada aşıyı ürettiler daha sonra da “Dijital Yeni Dünya Nizamı” için buldukları virüsü tüm dünyaya servis ettiler. Bill Gates’in 2017 yılından buyana konu ile ilgili yaptığı birçok konuşma, bu görüşümüzü destekler mahiyettedir (3, 16, 25, 26): 
“Dünyanın çok ilerlemediği bir alan var. Bu pandemik hastalıklar. Dünya nüfusu arttıkça ve insanlık doğanın içinde yaşadıkça yeni patojenler her zaman ortaya çıkacak. Bazı insanlar ve küçük gruplar, bir gün gelecek ve silah olarak hastalıkları kullanacaktır.” 
“… Küçük bir devlet, bir laboratuvarda ölümcül bir formül oluşturabilir.” “…Dünya hükümetleri, 30 milyon insanı öldürebilecek silahların şu an yapım aşamasındadır ve bu tehdide acil hazırlanmak gerekmektedir.”
"…Hükümetler ve ordular derhal hazırlanmaya başlamalı."
 “…Önümüzdeki on yıllarda dünyada 10 milyondan fazla insanı öldüren bir şey olursa bu büyük ihtimalle bir savaştan çok yüksek derecede bulaşıcılığı olan bir virüs olacak.”  “…Gelecek sefer daha az şansımız olabilir.” 
Bu noktada Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun önsöz yazdığı ve mutlaka okunması gereken “Ölüm Tohumları” kitabının yazarı F. William Engdahl’in Bill Gates ile ilgili söylediklerinin hatırlanmasında fayda vardır (24): 
“Bütün bu olanlar arasında Şeytani bir aklın süreci yönettiğini görmezden gelecek olursak”, “Bill Gates’in geleceği bilen bir kâhin olduğunu itiraf etmeliyiz.” 
 
18 Ekim 2019'da, New York’ta, yapılan bu toplantı bize;
“Şehirde dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı. Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: “Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim.” Onlar, hileli bir düzen kurdu, biz de onların hilesine karşı -onlar şuuruna varmaksızın- bir düzen kurduk. Artık sen, onların kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak; biz onları ve topluluklarını topluca yerle bir ettik…” (27 Neml 48-53) ayetlerini hatırlatmıştır.
 
Ağustos 2019’da New York Times gazetesi, ABD’nin Maryland Fort Detrick’teki “ABD Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü”nün, bazı tehlikeli sızıntılar yüzünden kapatıldığını yazmıştır. (10, 24)
Ekim 2019’da Independent gazetesi, “Bir grup bilim adamı ve hukukçunun, ABD ordusunun bazı haşereleri kullanarak bazı virüsleri yayma programı üzerinde çalıştığı, bunun yeni biyolojik silahların ortaya çıkmasına yol açacağı” konusunda bir uyarıda bulunduğunu” “…Amerika ordusu genetiği değiştirilmiş bazı virüsleri, haşerelerin aracılığı ile dünya genelinde istedikleri her yerde, tarım ürünlerine bulaştırmak istediği” (27) ile ilgili bir haber yapmıştır. 
Economist dergisinden Simon Baptist, ABD Ticaret Bakanı Ras’ın, 31 Ocak 2020’de, “Yeni tip korona virüsün Çin’de salgın hale gelmesinin ABD ekonomisine iyi geleceği” ve “Salgının Kuzey Amerika’da istihdam alanının genişlemesine katkısı olacağını” belirtmesi üzerine bakanı eleştirmiş ve Hollywood’da yapılan “Salgın” adlı filme dikkat çekmiştir (27):
“2011 yılında Hollywood dünyası Salgın adında bir film yaptı. Bu filmin konusu 2000’li yıllarda epidemik hastalıkların yayılması, 2002’de sars ve 2009 yılında domuz gribi salgını gibi gelişmelerden ilham alındı. Bu filmde bir virüs Çin’de yayılmaya başlıyor ve milyonlarca Çinli hayatını kaybediyor. 
Burada akla gelen soru, bu filmin sırf hayal ürünü mü yoksa Amerikalıların o günlerde 1.4 milyar nüfusu olan Çin’le baş edebilecekleri bir silah yapmayı mı düşündükleri sorusudur.” (27.
 
Bütün bunları göz önüne aldığımızda, ABD’nin Maryland Fort Detrick’teki “ABD Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü”de meydana gelen tehlikeli sızıntıların mahiyetinin, grip virüs salgını arkasına gizlendiğini söyleyebiliriz. Belki de bu virüs sızıntısını gizleyebilmek için “grip salgını” özel olarak meydana getirilmiştir. Bu kadar da olmaz demeyin. İblis’in Hz. Âdem ile eşini Cennetten çıkarabilmek için yasak ağaç ile ilgili söylediklerini hatırlayın:
“Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini’ açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:  ‘Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.’ Ve: ‘Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim.’ diye yemin de etti.” (7 Araf 20-21)
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) yöneticisi Robert Redfield, ABD Kongre üyesi Harley Rouda’nın “Galiba bazı Amerikalı vatandaşlar grip yüzünden ölüyor. Acaba bu ölümler yeni tip korona virüs yüzünden olabilir mi?” sorusuna, “Gerçekte bu merkez grip hastaları arasında yeni tip korona virüse yakalananları da tespit etmiştir”, şeklinde bir cevap vererek, korona virüsün Çin’de ki virüs salgınından önce ABD’de var olduğunu teyit etmiştir. (24,27). Bu da, ABD’de her iki salgının birlikte meydana geldiğini göstermektedir. 
Bütün bu tartışmalar ABD’de bir iç ihtilafın var olduğunu göstermektedir.
Dikkate alınması gereken önemli bir nokta da, Maryland Fort Detrick’deki ABD Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nün, Temmuz 2019’da, güvenlik denetiminden sonra kapatılmış olmasıdır. Oysa Çin Wuhan bölgesinde ki virüs salgını 31 Aralık 2019 yılında başlamıştır. Diğer taraftan “ABD, Mart 2020’de internetteki çok sayıda İngilizce Korona virüs haber raporunu sildirmiştir.” (24) 
Medyaya yansıyan bu bilgiler doğruysa, 18-27 Ekim 2019 tarihinde Wuhan’da düzenlenen 7. Askeri Dünya Oyunları’na, ABD’den katılan 369 oyuncunun durumunun ne olduğu önem arz etmektedir. Bu askeri gruba bir test zamanında yapıldıysa bu açıklanmalı, yapılmadı ise mutlaka uluslararası gözlemciler eşliğinde bir test mutlaka uygulanmalıdır.
30 yıl boyunca Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü’nde çalışmış bir ekonomist olan Dr. Peter Koenig, “Ocak 2020 Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda, “Agenda ID 2020” diye isimlendirilen bir projenin hayata geçirilmesi kararı alındığını belirtmekte ve bazı önemli açıklamalarda bulunmaktadır (10): 
“…Bill Gates’in kurucusu olduğu GAVİ (Büyük ilaç firmalarının da katıldığı “Aşı İttifakı”), Rockefeller ve Rotschildler ve diğer kapitalist patronlar uzun yıllar bu projenin hazırlığını yapmışlardır.” 
“…Korona virüse bulunacak aşı, tüm ülkelerde zorunlu tutulacak ve herkes bu aşıda bulunan nanoteknoloji ürünü kimlik çipleriyle kayıt altına alınacak, Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Tedros’un telaffuz ettiği, dijital paraya geçilecek.” 
“Özellikle Afrika'da herkes için aşıların baş savunucularından biri olan Bill Gates, nüfusun azaltılmasının büyük bir savunucusudur. Nüfusun azaltılması, WEF, Rockefeller, Rothschild, Morgens’in içinde bulunduğu birçok seçkinin hedefleri arasındadır. 
Amaç: Dünya Ana'nın cömertçe sunduğu sınırlı ve sınırlı kaynaklarla daha az insan (küçük bir elit) daha uzun ve daha iyi yaşayabilir.”
 
Rockefeller Vakfı’na bağlı Global Business Network (GBN) tarafından 25 Mayıs 2010 tarihinde Rockefeller Vakfı’nın yayımlarının yer aldığı resmi sitesinde yayınlanmış olan, ‘Teknoloji ve Uluslararası Kalkınmanın Geleceği için Senaryolar’ başlıklı raporda, 2030 yılına kadar olacak gelişmeler hakkında bir çerçeve sunulmakta, adeta bugün yaşananlar tasvir edilmekte ve gelecek bir “dijital dünya düzeninden” söz edilmektedir (“Raporda Geleceğe ilişkin olası senaryolara yer verilmesine rağmen ‘olaylar olup bitmiş gibi’ geçmiş zaman dili kullanılarak anlatılmaktadır.”) (28): 
 “Yıllardır öngörülen küresel salgın geldi. Hızla yayılan virüs, salgınlara en hazırlıklı ülkeleri bile altüst etti.”, 
“Küresel salgın sırasında tüm dünyada liderler yetkilerini genişletti. Yüz maskelerinin kullanımının zorunlu hale gelmesinden, tren istasyonları ve süpermarketler gibi toplumsal alanlara girişlerde vücut ısısı kontrollerine kadar çok sıkı kural ve kısıtlamalar uygulandı.” “Salgın tüm dünyayı sardı. Tedbirlerin uygulanması gelişmiş ülkeler için bile büyük sorun oldu. Fakat birkaç ülke üstesinden daha iyi geldi; özellikle Çin. Çin hükümetinin tüm vatandaşlar için zorunlu karantinayı hızlı bir şekilde koyup uygulaması ve tüm sınırları anında kapatması milyonlarca can kurtardı. Ve virüsün yayılmasını diğer ülkelerden çok daha erken durdurmaları salgın sonrası hızlıca toparlanmalarına imkân verdi.”
“Küresel salgının ekonomiler üzerinde ise ölümcül bir etkisi oldu. Hem insanların hem de malların uluslararası hareketliliği durma noktasına geldi, turizm gibi zayıf endüstriler ve küresel tedarik zincirleri etkilendi. Yerelde bile, normalde en hareketli olan dükkânlar ve ofis binaları hem çalışanlar hem de müşterilerden yoksun şekilde aylarca boş kaldı.” 
“Korumacılık ve ulusal güvenlik kaygılarıyla hareket eden ülkeler, Çin’in güvenlik duvarlarını taklit ederek kendi bağımsız, bölgesel tanımlı teknoloji ağları oluştururlar. Hükümetler internet trafiğini denetlemek konusunda çeşitli derecelerde başarıya sahiptir ancak bu çabalar yine de ‘dünya çapında’ internetin etkisini kıramadı.”
“Küresel gıda ve kaynak kıtlığı karşısında ülkeler iç piyasalarını ithalata karşı korumak ve tarımsal ürün ve diğer emtia ihracatını azaltmak için ticaret bariyerlerini yükseltti. 
2016 yılına gelindiğinde, ülkeler Berlin Duvarı’nın yıkılışı sonrası dünyaya damgasını vuran küresel iş birliği ve birbirine bağlılığın en zayıfladığı döneme girdi.”
 
Siyonist Merkez Rockefeller Vakfı’nın yayımlarının yer aldığı resmî sitesinde 25 Mayıs 2010 tarihinde “www.rockefellerfoundation.org/news/publications/scenarios-future-technology” adresinden paylaşılan rapor birkaç yıl sonra siteden kaldırılmıştır. (28) 
 
(Devamı var…)