Sekam
Henüz vakit varken...
Mail Adresiniz :
Şifreniz :
Mail Adresiniz : Şifreniz : Şifre Tekrar : Adınız Soyadınız : Telefon No ( isteğe bağlı) :
DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ İYİ ANLAMAK ve TÜRKİYE’NİN DÖNÜŞÜMÜ

DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ İYİ ANLAMAK ve TÜRKİYE’NİN DÖNÜŞÜMÜ

DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ İYİ ANLAMAK ve TÜRKİYE’NİN DÖNÜŞÜMÜ
Prof. Dr. Ercan Öztemel

TAKDİM

Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi (SEKAM) sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda saha araştırması ve vak’a analizleri yapmak üzere kurulmuş olup bunların yanı sıra teorik derinlikli ilmî araştırmalar da yapmaktadır.

SEKAM, yaptığı araştırmalarda insanlığın ve ülkenin temel sorunlarını bağımsız bir bakışla tespit etmeyi ve bu sorunların fotoğrafını çekmeyi ilke edinmiştir. Tespit edilen sorunlar için kendi kültür ve medeniyetimizin temel değerleri çerçevesinde ilgili kişi ve kurumlara çözüm önerilerinde bulunmaktadır. Anlık ve geçici çözümler yerine, kalıcı ve uzun vadeli çözümler üzerinde durulmaktadır.

SEKAM öncelikli sorun olarak Türkiye’deki aile ve gençlik yapısını ele almış, bunlarla ilgili belirli aralıklarla saha araştırmaları yapıp raporlandırmıştır. Küresel değişim ve dönüşümlerin aile yapısı ve gençlik üzerinde çok büyük etkileri vardır. Bu bağlamda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve 2011 İstanbul Sözleşmesi’nin inşa ettiği zihinsel ve hukuksal alt yapı, Türkiye’nin aile ve toplumsal yapısı için en ciddi sorunlardan biridir.

SEKAM bu tehlikeyi zamanında öngörerek “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Dayalı Politika Uygulayan Ülkelerde Kadın ve Aile”, “Türkiye’de ve Dünyada Kadına Şiddet” raporlarını yayınlamıştır. Bu iki raporun ana konusu olmamakla beraber, teknolojik değişim ve dönüşümün, internet ve sosyal medyadaki teknolojik gelişmelerin, fertler, aileler ve toplumlar üzerinde önemli etkisi olduğuna dolaylı bir şekilde atıfta bulunulmuştur.

Teknolojik değişim ve dönüşümün ortaya çıkardığı ekonomik yapılanma ve bu ekonomik yapılanmanın her şeyi para ve madde merkezli olarak düşünmesi, “küresel sermaye” adında bir yapılanışın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu yapılanışın kutsalı yoktur; fakat ideolojik temeli vardır ve tüm dünyayı kontrolü altına alıp yönetmek istemektedir. Ürettiği teknolojilerin neden olabileceği ya da olmasını istediği dönüşümler için aynı zamanda teoriler / senaryolar üretmekte ve insanlığı bunlara göre şekillendirmeye çalışmaktadırlar.

Teknolojik değişim ve dönüşüm ile toplumsal değişim ve dönüşüm karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir. Teknoloji üretenlerin, teknolojik değişim ve dönüşüme öncülü edenlerin değer sistemi, ahlâk sistemi, kültür ve medeniyet kodları ve dünya hâkimiyeti konusundaki stratejileri toplumsal değişimin eksenini ve yönünü belirlemektedir.

SEKAM olarak bu duruma dikkat çekmek için konunun uzmanı Prof. Dr. Ercan Öztemel’le konferans düzenleyip sorunu Türkiye’nin gündemine getirmeye çalıştık. “Dijital Dönüşümü İyi Anlamak ve Türkiye’nin Dijitalleşmesi” raporu, bir konferansın sonucunda ortaya çıkmış olup Türkiye için iyi bir yol haritası ortaya koymaktadır.


Değişim ve dönüşümde etkilenen alanlar ferdî, ailevî ve toplumsal düşünce ve davranışlardır. Bunlara bağlı olarak sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve hukuksal yapılar değişip dönüşmektedir. Teknoloji merkeze alınarak yapılan toplumsal tasniflerde, Avcı Toplumu’ndan, Toplum 5.0’a, bu etkileşim ve değişim, çok açık bir şekilde görülebilmektedir: Toplum 1.0 - Avcı Toplumu, Toplum 2.0 - Tarım (Tohum Güdümlü) Toplumu, Toplum 3.0- Sanayi (Makine Güdümlü) Toplumu, Toplum 4.0- Dijital (Veri Güdümlü) Toplum, Toplum 5.0 - Süper Zeki (Bilgi Güdümlü) Toplum olarak tanımlanmaktadır.

Teknolojik alanlarda meydana gelen değişim-dönüşümler, toplumları olumlu ve olumsuz olmak üzere birbirine zıt iki istikamette etkileyebilmektedir. Değişim-dönüşümün çok yönlü etkisi bir bütün olarak ele alınıp zararları en aza indirecek bir strateji ve politikanın belirlenmesi gerekmektedir. Bu yapılamazsa / yapılmazsa, teknolojiyi üretenlerin dünya görüşüne göre toplumların değer sistemleri, ahlâkları, kültür ve medeniyet kodları, örf, adet, gelenek, görenek ve töreleri olumsuz bir şekilde etkilenecektir.

Raporda yol boyu dikkat çekilen en temel olgu; “Değişimi izleyerek değişmek mi”, “Değişime öncülük ederek peşinden sürükleyip, insanlığı kendi değer sistemi, ahlâk sistemi ve kültür medeniyet kodlarımıza göre dönüştürmek midir?” sorusudur. Gelinen noktada, değişim zorunlu olarak var olacağına göre, onun etkilerini yönetecek mekanizmaları geliştirmek önemli olmaktadır. Bu yapılmazsa, kültürel asimilasyon kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Toplumlar, kendi kendilerini sömürgeleştireceklerdir. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler ve gelişmemiş ülkeler olarak sınıflandırılma yapılmasının amacı da budur. Raporun dikkat çektiği bu boyut önemli ve hayâtidir.

Rapora göre, Bilişim Teknolojileri ve bu teknolojilerin tetiklediği servisler, elektronik, telekomünikasyon, e-ticaret, elektronik ödeme, siber güvenlik, nesnelerin interneti, paylaşım ekonomisi ve dijital yetenekler (sayısal beceriler) dijital ekonominin bileşenleridir.

Türkiye buna hazır olmalı hattâ öncülük etmelidir.

Rapor, sadece teknolojik değişim-dönüşüm ile toplumsal değişim-dönüşüm arasındaki ilişkiye dikkat çekmemekte, aynı zamanda teknolojik değişim-dönüşümle mesleklerin değişim-dönüşümüne de dikkat çekmektedir. Bugün var olan bazı mesleklerin yarın olmayacağı /olamayacağı; bugün var olmayan bazı mesleklerin de yarın var olacağı belirtilerek Türkiye’de sorumluluk sahibi herkesin, bu konuda tefekkür etmesi istenmektedir.

Raporda Türkiye’deki eğitim sisteminin özellikle yükseköğretimin buna göre yeniden yapılandırılması teklif edilmektedir.
Raporun üzerinde durduğu bir başka nokta, teknolojik değişim-dönüşümle işsizlik arasındaki ilişkidir. Raporda en dikkat çekici ve yöneticileri uyarıcı mesaj bu konuda verilmektedir.

Türkiye, teknolojiyi bizzat üretmediği ve öncülük, liderlik yapmadığı sürece işsizlik oranları gittikçe artacak ve sosyal problemler ortaya çıkacaktır. Teknolojinin gerektirdiği yeni meslekler ve yeni üretimler ülke tarafından hayata geçirilmediği takdirde işsizlik kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ortadan kalkma ihtimali olan meslekler için zamanında bu meslek sahiplerini uyarmak, yeni gelişmekte ve gelişecek olan mesleklere yönelmelerini sağlamak, devletin öncelikli görevlerinden biri olmalıdır.

Raporun dikkat çektiği önemli konulardan biri de, Batı’da teknolojik değişim ve dönüşümde rol alan beyinlerin kahir ekseriyetinin Batılı olmayan ülkelerin insanları olmalarıdır. Kendi ülkeleri tarafından değer verilmeyen ya da önemsenmeyen, göreve çağrılmayan bu insanlar, nihayetinde kendi ülkelerinin aleyhine olabilecek her türlü teknolojik değişim ve dönüşümün içerisinde yer alabilmektedir.

Türkiye, hem yurt içinde hem de yurt dışında kendi insan unsurunun potansiyelini ortaya çıkarıp bu insan unsurunu göreve davet etmeli ve korumalıdır. Hattâ hem Türk Cumhuriyetlerindeki hem de İslâm ülkelerindeki potansiyel buna dâhil etmelidir. Türkiye beyin göçünü engellemeli, gençliğin yurt dışına göç etmesine engel olmalıdır.

Türkiye, otonom robotlar, nesnelerin interneti, büyük veri analizi, bulut bilişim, arttırılmış gerçeklik, eklemeli imalât, üç boyutlu yazıcılar, siber güvenlik, yapay zekâ çalışmalarına ilişkin teknolojik alanlara hızlıca girmeli hattâ seferberlik ilân etmelidir. İnsansız çalışan fabrikaların, otonom sistemlerin devreye girdiği bir teknolojik değişim ve dönüşüm döneminde, Türkiye bu konuda ağır davranmamalıdır. Geleceğin dünyasında robotlarla insanlar birlikte çalışacaktır. Bu çalışmanın hukuku şimdiden belirlenmek zorundadır.

Raporun dikkat çektiği bir başka nokta, hukuk sistemlerinde meydana gelebilecek değişikliklerdir. Robotların / yapay zekânın hâkim, savcı, avukat olarak çalışması, jüri üyeliği yapması öngörülmektedir. Bazı ülkelerde bu konuyla ilgili çalışmalar yapılmaktadır.

Üzerinde çalışılmayan bir konuya, çalışan ülkeler hâkim olur ve bunların kültürel ve ahlâk değerleriyle karşılaşmak kaçınılmaz olur. Raporda bu konuya ilişkin güzel örneklere yer verilmektedir.

Prof. Dr. Ercan Öztemel, Raporda, teknolojideki değişim ve dönüşüm hızını göz önüne alarak Türkiye’deki tüm iş insanlarına (sanayici, tüccar, meslek sahiplerine…) iki konuda hayatî bir uyarıda bulunmaktadır: 1. Teknolojik üretimi yakalamada geç kalmayın.
2. Yeni teknolojiler istihbarat amaçlı kullanılabilmektedir, her birinin “arka kapısı olabilir” ve üretici merkezlere her türlü özel bilgiyi aktarmaları söz konusu olabilir, buna dikkat edin:
“Üretim ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin ileri teknolojileri öğrenmek ve uygulamak için bugünkü şartlarda ortalama beş yıllık bir süreceye ihtiyaçları vardır. Bu süre, gün geçtikçe kısalacaktır. Eğer beş yıl içerisinde bu teknolojileri kendi işletmelerine taşıyamazlarsa rekabet şansları kalmayacaktır. Ya da bir müddet daha kendi yağlarında kavrularak iş hayatına devam edebileceklerdir.
Herhangi bir büyüme göstermeleri çok zor olacaktır. Zamanla, birçoğu işyerini kapatmak zorunda kalırsa hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.
Eğer biz teknolojiyi yönetemezsek kesinlikle teknoloji bizi yönetecektir. Teknolojiyle barışık bir hayatı seçmek zorundayız. Kendi değerlerimizi teknolojik olgular içerisinde yönetebilirsek hayatımız, kültürümüz, geleneğimiz, özümüz ve varlığımız hem bir anlam ifade eder hem de devam eder.
O zaman teknolojik gelişmeleri takip ederken toplumsal değerlerimizi de muhafaza edebiliriz. Bunu becerebilirsek toplumun teknolojiden korkması için kullandıkları argümanlardan toplumu kurtarır ve teknoloji düşmanlığının önünü kesmiş oluruz.
Eğer bu makine hassas bir konu üzerinde çalışıyorsa, çalışırken kurum için, ülke için hassas olan bilgileri toplayıp üretici kurum / ülkeye göndermezse, o makineyi üreten insanın / kurumun / devletin zekâsından şüphe edersiniz. Meselâ, askerî bir sistem size satılıyorsa, sizin hassas ve gizli nitelikteki tüm bilgilerinizi almayacak diye düşünürseniz, çok yanlış yaparsınız.”

Açıkça söylenmese de 100 yıllık bir stratejinin hayata geçirilmek üzere insanlığa dayatılacağı, psikolojik ve ekonomik şiddet uygulanacağı göz önüne alınmalıdır. Covid-19/Koronavirüs salgın sürecinde dünyada yaşananlara Küresel Biyolojik Savaş açısından bakılmasında fayda vardır. Bu şekilde amaçlarına ulaşamazlarsa, 3. Dünya savaşını çıkarmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Bunu da söylemekten çekinmemektedirler.

Raporda vurgu yapılan konuları göz önüne aldığımızda Türkiye, yerli ve millî teknoloji için seferberlik ilân etmek zorundadır. Millî Sanayi Hamlesi ve Dijital Dönüşüm Ofisi atılımlarının etkin bir şekilde yürütülmesi, kurumsallaştırılması ve dönüşüme ayak uydurması olmazsa olmazdır. Türkiye’nin genç ve girişimci insan unsuru, bilim insanı, mühendisi ve ilgili alanlarda insan potansiyeli mevcuttur.

Yapılacak iş, kırmadan dökmeden, ideolojik ayırım yapmadan, haktan, hukuktan ve adaletten ayrılmadan çalışmaktır. Türkiye kendi içinde bütünleşmek, kaynaşmak, kardeş olmak zorundadır.

Böyle değerli, anlamlı ve ufuk açıcı bir çalışmayı bizlerle paylaşan kıymetli hocamız Prof. Dr. Ercan Öztemel’e teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz. Çalışmayı dikkatle inceleyip değerlendiren ve son şeklini almasına katkı sağlayan SEKAM Yönetim Kurulu Üyelerine, fedakârca zaman ayırıp tashihleri yapan SEKAM Genel Sekreteri Hikmet Yıldırım’a, çalışmanın kitaplaşmasını sağlayan Araştırma ve Kültür Vakfı Genel Müdürü Aşkın Özcan’a ve diğer emeği geçenlere teşekkürü borç bilirim.

Prof. Dr. Burhanettin CAN
SEKAM Yönetim Kurulu Başkanı

*****

TEŞEKKÜR
Bu eser, son zamanlarda yoğun olarak gündemi meşgul eden Dijital Dönüşüm sürecinin ülkemizde doğru anlaşılmasına ve tüm kurumların kendi öz benliklerini yitirmeden, sağlıklı bir dönüşüm süreci geçirmelerine katkı sağlamak, dijital dönüşümü doğru anlamak ve ülkemizde yapılan çalışmalara motivasyon kazandırmak amacı ile Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi (SEKAM) tarafından düzenlenen “Endüstri 4.0, Dijital Dönüşüm ve Türkiye” başlıklı konferansın neticesinde ortaya çıkmıştır. Okuyan herkese fayda sağlamasını ümit eder, başta Prof. Dr. Burhanettin Can hocam olmak üzere, bu eserin oluşmasına, basılmasına ve dağıtılmasına katkı veren tüm SEKAM çalışanlarına teşekkürü borç bilirim.
Prof. Dr. Ercan Öztemel
Kasım 2020